YUKARI

Haberler

Eklenme Tarihi: 12 Mart 2008

Bir 'Mavi' Hayalin Peşinde Koşuyorlar

  • Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Ethem Özgüven'le Avusturyalı eşi Petra Holzer Özgüven, hayatlarını Ege ve Akdeniz'e adamış. 'Yok olan şeylerin peşinden gidiyoruz' diyen çift balıkçı, pansiyoncu, zeytin yetiştiricilerinin sesini duyurabilmesi için açtıkları internet sitesi 'Paraketa'yı ve öykülerini anlattı
        

    11.03.2008 Radikal

    "Bir sabah bakarsınız, atalarınızın belki 100, belki de 1200 yıldır koruduğu bir merada, bir gece önce ışık, radar, sonar kullanarak avlanmış bir tekne kıyıya yaklaşmış, tayfalar 2 bin kasa balığı buzlamaktadır. Siz pancar motorlu teknenizle ömrünüzce bu kadar balığı tutmayacaksınızdır. 10 ton, 20 ton balığı bir gecede tutmuş, gözünüz gibi koruduğunuz meranızı hallaç pamuğu gibi atmışlardır. Daha da kötüsü hiçbir şey yapamamaktasınızdır, kırmızı gözlerle seyretmekten başka. Yaşaran gözlerle sahilden açılırken hiçbir şey romantik değildir; mazotun kilosu, bozulan mera, evin kirası, çocuğun alınamayan kitapları... İşsizlik vardır kıyılarda... Altın aramak isteyen şirketler vardır... Kıyıların kalan kısmına dev turistik tesisler yapmak isteyenler vardır. Kaybettikleriniz artmaktadır, çok sevdiğiniz Rum komşularınız, kapıları kilitlemeden uyuduğunuz sessiz geceleriniz, temiz kumsallarınız hızla yok olmaktadır..."

    Bu hüzünlü paragraf, taze bir internet gazetesinin tanıtım metninden alındı. 'Devlere' yenilmekte olan Egeli, Akdenizli balıkçıların, zeytin yetiştiricilerinin, pansiyoncuların, adalıların kaleminden dökülenlere yer veren 'Paraketa' adlı internet gazetesinden...

    Akdeniz'in, Ege'nin, yerel olanın peşine düşmüş, 10 yıldan uzun bir süredir denizin sesini dinleyen, dinlemekle de kalmayıp çektikleri filmlerle, belgesellerle dünyaya duyuran Ethem Özgüven ve Petra Holzer Özgüven'in geçtiğimiz ay çıkarmaya başladığı Paraketa'dan...

    'Ege bu dünya için korunmalı'

    Özgüven çiftinin kameraları, gözümüzün önünde olanı, çarpıcı ve zekice işlenmiş karelerle fark etmemizi sağlamak üzere çalışıyor. Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Ethem Özgüven'in 30'ar saniyelik 300'e yakın sosyal reklam filmi Güney Amerika'dan Hindistan'a kadar onlarca ülkenin festival ve televizyonlarını geziyor. Aralarında Bergamalıların altın şirketlerine karşı mücadelesini anlatan 'Alathea/Hakikat' de olmak üzere 10 belgeseli, 15 de kısa filmi var.
    Kadın, medya, toplumsal cinsiyet, kadına yönelik şiddet üstüne çalışan Petra Holzer ve Ethem Özgüven, 'sosyal sorumluluk, misyon' gibi içi boşalmış kavramların peşinde değil, tamamen kendilerini iyi hissettikleri , 'bizim deniz' dedikleri için Akdeniz ve Ege'deler. Üstelik onları tanıştıran da Ege'nin ta kendisi!

    Son belgeselleri 'Bizim Deniz/Mare Nostrum', Egeli küçük balıkçının dertlerine ortak oluyor. Tıpkı 'Sesimiz duyulmuyor' diyen küçük üreticinin, balıkçının, zeytincinin, pansiyoncunun sesi olsun diye kurdukları internet sitesi Parekata (www.paraketa.net) gibi...

    Sürekli yerel kültürler ve Akdeniz, Ege üzerine üretimlere imza atıyorsunuz. Nasıl bir ilişkiniz var denizle?
    Ethem Özgüven
    : Tüm bu yaptığımız işleri zevk alarak yapıyoruz. Biz zaten böyle yaşıyoruz. Oraya gitme sebebimiz 'Şu balık avını çekelim' değil. 'Şurada yemek yeriz, şu kişileri görürüz, şu pansiyonda kalırız, oradan Bozcaada'ya geçeriz' diye gidiyoruz. Ege'yi hep insanlığın ortak mirası olarak görmüşümdür. Orayı sadece bu topraklarda yaşayanlar için korumamalıyız, bütün dünya için korumalıyız. İda Dağları'nın (Kaz Dağları) altında çok ciddi su kaynakları var. Fauna ve flora zenginliği olağanüstü. Ve zeytin var! Zaten bir yerde zeytin, şarap, buğday, balık olduğu zaman orada yaşam vardır... Orada bize kendimizi iyi hissettiren çok yüksek bir kültür var. Onun korunmasıyla ilgili film veya gazete yapmak, zaten özünde çok bencilce bir şey. Tamamen kendimiz için yaptığımız bir şey. Gittikçe yok olan şeylerin peşinden gidiyoruz.

    İlk çekim balayında yapıldı

    Ne zamandan beri kayıttasınız?
    E.Ö
    .: 1993'te Dalyan'daki Caretta caretta'larla başladık. 1993'ten beri bir şeyler yapıyoruz. Kısa format işler yaptık, deneysel filmler, belgeseller çektik. 'Bizim Deniz' içinse ilk kez 1997'de, balayımızda çekim yaptık.

    Ne zamandır birlikte iş yapıyorsunuz?
    E.Ö
    .: Tanıştığımız 1992'den beri...

    Nasıl tanıştınız?
    Petra Holzer Özgüven
    : 1992 yazında Ethem, Karaburun'da bir gençlik kültür alışveriş programında bir video atölyesini yönetiyordu. Ben de gençlerle ilgilenmekle görevliydim. Tanıştık ve hayatımız birleşti. İlgi alanlarımız aynı olduğu için beraber çalışmaya başladık. Belgeseller, video atölyeleri, kontra filmler gibi süreçlerde hep birlikte çalıştık.
    Son belgesel 'Bizim Deniz', Egeli balıkçının dertleriyle yüzleştiriyor bizi...
    E.Ö.: Belli limitlerde balık avlıyorsunuz. Bir tekne geliyor bir gece ve ışıkları yakıyor. Işığı yaktığınız anda deniz, gündüz gibi oluyor. Aklınız durur. Foça'da senin balık yerlerin var. Oraları avlıyor ve geçiniyorsun. Bir gün biri geliyor... Bu, korkunç bir şey. O adamlarla da yan yanasın, aynı kahvedesin. Bir şey yapamıyorsun, onlar 20 kişiler, sen bir kişisin. Ege, bu tekneleri kaldıracak bir deniz değil, daha narin. Orayı da süpürüp gidiyorlar.

    'Küçük ve kırılgan olanlar için...'

    Paraketa nasıl oluştu?
    P.H.Ö.:
    Paraketa'yı açık bir platform olarak anlayabiliriz. Yerel sesler, yerel problemler, yerel öyküler, yerel üretimler, küçük ve kırılgan olanlar için bir platform oluşacak diye umuyoruz. Küçük balıkçı, küçük pansiyoncu, bal, şarap üreticisi yazar ve okursa, ki şu ana kadar öyle gidiyor, amacına ulaştırmış olacağız. Yakında sesler ve görüntüler de eklenecek. Başlangıç olarak balıkçılardan yola çıktık. Şu anda azınlıktalar ama gitgide daha çok yazacaklar... İlk sayıda Eceabat'tan Emin Kaptan, eski Bergama Belediye Başkanı ve şair Sefa Taşkın, pansiyoncu Özcan Germiyanoğlu, Bergamalıların avukatı Senih Özay gibi isimler yazdı.
    E.Ö.: Bu işleri sürdürmemizin nedeni bencil bir duyguyla yaklaşmamız aslında. Burada misyon duygusu yok. 'Güzel Ege'mizi koruyalım' diye gitmiyoruz oraya. Sosyal amaçla yapmıyoruz bunları da. Orada yaşıyoruz, oranın zeytinyağını yiyoruz, o yüzden 'Bizim Deniz' zaten. Çünkü hakikatten bitti deniz!

    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=249779

        

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu