YUKARI

Haberler

Eklenme Tarihi: 13 Ağustos 2007

Türkiye kuraklıkla savaşı öğrenmeli

  • Kişi başına düşen yıllık su miktarı, azalan yağışla birlikte 1000 metreküpün altına düşecek. Hiçbir devlet görevi, kuraklıkla mücadeleden önemli değil    

     Tarhan Erdem

    13/08/2007  - Radikal

    Kişi başına düşen yıllık su miktarı, azalan yağışla birlikte 1000 metreküpün altına düşecek. Hiçbir devlet görevi, kuraklıkla mücadeleden önemli değil

    Yıllar geçtikten sonra 'Su' sorunumuzun varlığını anladık. Sorunu tanımlamadan, kısa vadeli çözümler düşünüp, belediye başkanlarıyla uğraşarak aylarımızı geçiriyoruz.
    Ülkemizdeki kuraklık nasıl tanımlanabilir?
    Son yıllarda yurdumuz, metrekareye ortalama 60 santimetre yağış almıştır. Bunun karşılığı 500 milyar metreküp sudur. Bu suyun, yüzde 20-25'i, yani 115 milyar metreküpü kullanılabilir sudur. Bu, kişi başına ortalama 1500 metreküp su demektir.
    Yıldan yıla metrekareye düşen yağmur 10 yıllık birikimli grafiklere bakıldığında azalmaktadır. Açıkçası yurdumuza, önümüzdeki 10 yılda önceki 10 yıldakinden daha az yağmur yağacaktır; sonraki 10 yılda daha da azalacaktır!
    Kişi başına yılda 1000 metreküpün altında kullanılabilir suyu bulunan ülkeler 'Su fakiri' sayılır. Nüfus artışı ve yağış azalışı sonucu, bugün Türkiye su fakiri olma sınırındadır, önümüzdeki yıllarda su fakiri ülkeler arasına girecektir.
    İçinde bulunduğumuz kuraklık, eski dönemsel kuraklık yıllarındakinden, farklı ve kalıcıdır.
    İşte bu gerçek 'Kuraklık kıranı'nı (Afetini) tanımlamaktadır.
    Her sonbaharda, 'Geçen yıldan daha kurak bir mevsim yaşandığını' düşünmek yerine, 'Geçen yıldan daha kurak bir yıla girildiğini' idrak etmeliyiz.
    Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, her yıl sadece doğal güzelliklerimizin birkaçına, bir daha görmemek üzere veda edeceğiz! Yaşam alışkanlıklarımız, yaşamdan beklediklerimiz her yıl değişecek!
    Her gün bir gölün ya da bir barajın kurumak üzere olduğunu okuyup üzülmek yerine, az suyla yaşamayı öğrenmeliyiz. Kimsenin gidecek bir yeri yoktur; Ankara'da su bitecek de Konya'ya, Kayseri'ye gelecek değildir! Başka bir Türkiye yok, bu ülkede, kuraklıkla birlikte yaşayacağız!
    Ne yapabiliriz?
    Önce afeti tanımalı, tanımlamalıyız. Bu doğal gelişmeyi tanırsak, onunla mücadele ve yaşama projeleri geliştirebiliriz!
    Bana göre geç kalınmaktadır. Ne dış politika, ne savunma, ne eğitim hiçbir devlet görevi, kuraklığı tanımlamaktan ve tanımaktan daha öncelikli değildir.
    Bu doğal felaketle nasıl mücadele edeceğiz?
    Yıllardır Konya Ovası'nda kuyuları derinleştirdik; yeni kuyular açtık, Konya Ovası'nın çölleşme sürecine geçişini, ellerimizi kavuşturup seyrettik; ova tuzlanmaya başladı, Tuz Gölü neredeyse kurudu!
    Bursa Ovası'nın çölleşmesini durdurabilir miyiz? Nasıl?
    Orta Anadolu'daki iklim değişikliğinin sonuçlarını incelemeden, Melen Çayı ve Kızılırmak'tan büyük kentlere boru döşeyerek neyi, kaç yıl kurtaracağız?
    Ülkemizdeki kuraklığı, küresel ısınmanın sonucu olan yanlarıyla, bizim coğrafyamıza ve bize özgü yanlarını birbirinden ayırarak düşünmeli ve çözümlemeliyiz.
    Bunların hangilerini denetleyebilir, hangilerinin etkilerini hafifletebiliriz?
    Önce, hemen şimdi, -sorunu kuraklığı- doğru tanımlayalım!

    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=229720   

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu