YUKARI

Çevre Koruma

Eklenme Tarihi: 27 Ağustos 2025

İsviçre nehirlerini nasıl temizledi?

  • İsviçre, kirli nehirlerini yıllar süren yatırımlarla tertemiz hale getirdi.

    Bir zamanlar Avrupa’nın en kirli nehirlerine sahip olan İsviçre, bugün ‘mavi altın' olarak anılan tertemiz su yollarıyla örnek gösteriliyor. 1960’larda ham kanalizasyon ve endüstriyel atıklarla dolup taşan bu nehirlerde yüzmek tehlikeliyken, artık şehir merkezlerinde bile insanlar suya girip piknik yapabiliyor. Bu dönüşüm, yalnızca güçlü çevre yasalarıyla değil, onlarca yıl süren yatırımlar ve toplumun çevreye verdiği değerle mümkün oldu. İsviçre’nin nehir temizliği hikâyesi, sadece bir çevre başarısı değil aynı zamanda siyasi kararlılıkla halk sağlığına, yaşam kalitesine ve iklim dostu altyapıya yapılan bir yatırımın göstergesi.

    1963’teki salgın dönüşümün başlangıcı oldu
    İsviçre’de nehir temizliği seferberliği, 1963’te Zermatt kasabasında yaşanan tifo salgınıyla başladı. Kirli içme suyundan kaynaklanan bu salgın, üç kişinin ölümüne ve 400’den fazla kişinin hastalanmasına neden oldu. Bu trajedi, ülke genelinde çevre politikalarında radikal bir dönüşümün kapısını araladı. 1971’de kabul edilen atık su yasaları sayesinde modern kanalizasyon sistemleri zorunlu hâle geldi ve bu sistemlerin inşası için kalıcı finansman sağlandı. 1965’te nüfusun yalnızca yüzde 14’ü arıtma tesislerine bağlıyken bugün bu oran yüzde 98’e ulaşmış durumda. Yani İsviçre, çevre felaketinden çıkardığı dersi unutmadı ve çözüm için yıllarca süren istikrarlı yatırımlar yaptı.

    Mikrokirleticilere karşı teknolojik mücadele
    İsviçre’nin nehirleri sadece çamurdan ve çöpten arındırılmadı; görünmeyen ama etkisi büyük olan mikrokirleticilerle de mücadele edildi. Antidepresanlar, antibiyotikler, kozmetik ürünler ve endüstriyel kimyasallar gibi atık sulara karışan bu zararlı maddeler, geleneksel arıtma yöntemleriyle yok edilemiyor. İsviçre, 2016 yılında bu kimyasalların arıtma sistemlerinden geçmesini zorunlu kılan ilk ülke oldu. Bugün 37 arıtma tesisi aktif olarak bu maddeleri filtreliyor. 2040’a kadar 140 tesiste bu teknolojilerin kullanılması hedefleniyor. Gelişmiş filtreleme sistemleri, aktif karbon gibi özel materyallerle çalışıyor ve mikrokirleticilerin yüzde 80’ini temizleyebiliyor. Ancak ‘sonsuz kimyasallar’ olarak bilinen PFAS gibi bazı maddeler hâlâ dirençli.

    Yatırımın karşılığı: Temiz su, yüksek yaşam kalitesi
    İsviçre, kişi başına yılda yaklaşık 220 dolar harcayarak Avrupa’nın en yüksek su arıtma bütçelerinden birine sahip. Bu yatırımların sonucu ise somut: 2023 verilerine göre, ülke genelindeki 196 yüzme alanından sadece beşi yetersiz su kalitesiyle değerlendirildi. Nehirler ve göller artık yalnızca temiz değil aynı zamanda toplumun buluşma noktası. Zürih, Cenevre gibi büyük şehirlerin merkezlerinde insanlar öğle aralarında nehre girip yüzüyor, yaşlılar kıyıda egzersiz yapıyor, çocuklar su kenarında oynuyor. Temiz su, İsviçre’de sadece bir çevre başarısı değil; halk sağlığı, sosyal hayat ve yaşam kalitesinin ayrılmaz bir parçası hâline geldi.

    Kaynakları koruma bir yaşam biçimi oldu
    İsviçre’nin başarısı yalnızca teknolojik altyapıya ya da yasal düzenlemelere dayanmıyor. Ülkenin çevreyi korumaya verdiği kültürel değer bu sürecin kalbinde yer alıyor. Toplum, su kaynaklarını koruma fikrini yalnızca bir zorunluluk değil bir yaşam biçimi olarak benimsiyor. Bu kültürel yaklaşım, çocukların su kenarında güvenle oynamasından, emeklilerin her sabah nehirde yüzmesine kadar hayatın her alanında kendini gösteriyor.

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu