YUKARI

Enerji

Yazar: Yael Taranto | Eklenme Tarihi: 10 Temmuz 2009

Yenilenebilir Enerji, Enerjide Dönüşüm ve Türkiye

  • Enerji üretiminde kullanılacak kaynakların seçiminde çevresel etki değerlendirmesi her geçen gün daha belirleyici hale gelmektedir. Yenilenebilir kaynaklar olan güneş, rüzgar, su, dalga, jeotermal ve biyokütle, enerji üretiminde kullanıldıklarında çevreye minimal düzeyde etki etmektedirler.

    Fosil yakıtlar olarak bilinen kömür, petrol ve doğal gaz ise enerji üretimi esnasında karbon salımı başta olmak üzere çevreye çeşitli şekillerde zarar vermektedir.

    Oysa, günümüzde fosil yakıtlar dünya enerji komposizyonunun çok büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Uluslararası kuruluşlar tarafından yapılan projeksiyonlar, yenilenebilir enerji kaynaklarındaki mevcut artış trendinin, daha proaktif politikalar izlenmediği sürece kompozisyonu değiştirmeye yeterli olmayacağını ortaya koymaktadır. Diğer taraftan fosil kaynakların çevresel etkileri gibi coğrafi dağılımı da endişelere neden olmaktadır. Petrol rezervlerinin %65’inin, doğal gaz rezervlerinin %75’inin Orta Doğu ve Kafkasya bölgelerinde yer alması dünyanın büyük bölümü açısından enerjide dışa bağımlılığı ve kısıtlı kaynaklara erişim için rekabeti beraberinde getirmektedir.

    Fosil yakıt rezervlerinin tükenmeye başlaması ve küresel ısınmanın geri döndürülemez eşiğe yaklaşmasının, toplumları enerji üretim ve tüketiminde köklü değişimlere yöneltmesi kaçınılmazdır. Varlığımızı sürdürebilmemiz yalnız enerji alanındaki müdahalelerin ötesinde, temel üretim ve bölüşüm mekanizmalarını dönüştürebilmemize bağlı olacaktır. Enerji üretiminde fosil yakıtlardan yenilenebilir kaynaklara geçiş bu sürecin önemli bir parçasıdır.

    Yenilenebilir enerjinin stratejik olarak planlanması ve ana tercih kaynağı olarak seçilmesi serbest piyasa faaliyetleri içinde kendiliğinden olabilecek bir şey değildir ve doğrudan devlet müdahaleleri ile desteklenerek tasarlanması gerekmektedir. OECD projeksiyonlarına göre mevcut trendlerin sürmesi halinde dünya karbondioksit emisyonları 2030 yılına dek %55 oranında artacaktır. Bu trendin tersine çevrilebilmesi için ulusal politikaların yanı sıra Kyoto Protokolü sonrası uluslararası işbirliği mekanizmalarının geliştirilmesi de önem taşımaktadır.

    Devletlerin yenilenebilir enerjiye verdiği destekler tüm dünyada yenilenebilir enerji alanındaki yatırımların yoğun ilgi görmesine neden olmuştur. Yatırım maliyetlerini düşüren teknolojilerin de gelişmesiyle birlikte son on yıl içinde tüm yenilenebilir enerji kaynaklarında, özellikle rüzgar ve güneş enerjisinde yıllık büyüme oranları çift haneli rakamlarda gerçekleşmiştir.

  • Dünya ekonomisinde 2002 yılından beri süren ekonomik genişleme dönemi yerini daralmaya bırakırken, hızla gerileyen petrol fiyatları yenilenebilir enerji yatırımlarının cazibesini azaltmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının gelişiminde momentum kaybının önlenmesi için, ilgili tüm kesimleri kapsayan ve finansal kaynak kısıtlarını da dikkate alan politikaların geliştirilmesi önem taşımaktadır.

    Bu uluslararası çerçevede Türkiye, dünyanın toplam enerji tüketimindeki %0,8’lik payıyla şimdilik orta büyüklükte olan, ancak enerji tüketimi hızla artan bir ülke olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’nin toplam enerji tüketimi yıllık ortalama %4, elektrik enerjisi tüketimi %8 civarında büyümektedir. Enerji gereksiniminin yaklaşık üçte ikisi ithalatla karşılanmaktadır. Türkiye’nin elektrik üretim kompozisyonunda son yirmi yılda ortaya çıkan değişim dışa bağımlılığını artırmıştır. 1990-2008 döneminde elektrik üretiminde, tamamına yakını ithal olan doğal gazın payı %18’den %48’e çıkarken, hidroelektrik ve yenilenebilir kaynakların payı %40’tan %17’ye gerilemiştir. Bu gelişme hem arz güvenliği, hem karbondioksit emisyonları açısından olumsuz bir tabloya işaret etmektedir.

    Diğer taraftan uluslararası trendlere paralel olarak, Türkiye’de de enerji üretim yatırımlarında yenilenebilir kaynaklara yönelim hızlı artış göstermektedir. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) verilerine göre, Ocak 2009 itibarıyla lisans almış ve inşa halinde olan toplam 29 bin MW’lık projenin %50’si başta hidroelektrik olmak üzere yenilenebilir enerji projelerinden oluşmaktadır. EPDK, DSİ gibi kuruluşlar tarafından rüzgar ve su kaynakları için özel sektör kuruluşlarına yapılan başvuru çağrılarına muazzam boyutta karşılık gelmiştir. Ekim 2007’de EPDK tarafından rüzgar enerjisi başvuruları için yapılan çağrıya toplam 76 bin MW’lık başvuru yapılmıştır. DSİ tarafından 2006 sonundan bu yana süregelmekte olan ihaleler kapsamında toplam kurulu gücü 8.865 MW olan 348 adet proje veya inşa aşamasındaki hidroelektrik santral özel sektöre devredilmiştir. Önümüzdeki dönemde jeotermal ve güneş enerjisi ile ilgili benzer başvuru çağrılarının yapılması beklenmektedir.

    Görüldüğü gibi yenilenebilir enerjide yatırımcı ilgisi bir hayli yüksek seviyededir ve proje geliştirme açısından kısa dönemde bir darboğaz yoktur. Hatta bir proje enflasyonundan söz etmek bile olasıdır. Bununla beraber tamamlanarak hayata geçen projelerin sayısı umulanın çok daha azdır. 2007-2008 döneminde, arz sıkıntısıyla birlikte elektrik toptan satış fiyatlarının yükselmesi, Yenilenebilir Enerji Kanunu’nda öngörülen teşviklerde iyileştirme yapılması, geleceğe dönük yüksek kar beklentileri gibi nedenlerle projelerin yatırıma dönüşme hızı artmıştır. Ekonomik durgunluğa rağmen mevcut eğilimler, muhafazakar sayılabilecek bir tahminle, 2014 sonuna dek yenilenebilir enerjinin kurulu güç içindeki payının %34’ten %40’a çıkabileceğini göstermektedir. Söz konusu yatırımların tamamlanabilmesi yaklaşık 10 milyar Avro seviyesinde bir parasal kaynak gerektirmektedir.

    Türkiye’yi de içine alan uluslararası ekonomik kriz, projelerin ekonomik ve sosyal fayda-maliyet analizi kapsamında değerlendirilerek öncelikli olanlarına yönelimi zorunlu hale getirmektedir. Bu noktada yenilenebilir enerji kaynaklarında mevcut piyasa koşullarında fizibilitesi yüksek projelere yönelimin, gelecekte kaynak kompoziyonunda çeşitlendirmeyi ve araştırma-geliştirmeyi özendirici uygulamalarla dengelenmesi gözetilmelidir. Uzun vadede fosil yakıtlara dayalı enerji ekonomisinin yerini yenilenebilir kaynaklara bırakacağı öngörüsü bu yaklaşımı gerekli kılmaktadır. Son dönemde bu doğrultuda önemli bir adım atılmış, tüm yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimini cazip hale getirecek fiyat ve alım garantilerini içeren bir yasa taslağı TBMM gündemine gelmiştir. Söz konusu taslağın kısa süre içinde yasalaşması beklenmektedir.

  • Öngörülen teşviklerin yürürlüğe girmesi, yenilenebilir enerji yatırımcılarının finansman bulmasını kolaylaştıracak, lisans almış projelerin gerçekleşmesini hızlandıracaktır. Diğer taraftan, projelerin lisanslandırılması sırasında önceliklendirme ve optimizasyonun çoğu kez gözardı edilmiş olması, teşviklerin kaynak israfına yol açıp açmayacağı konusunda tartışma yaratmaktadır. Bununla beraber, enerjide fosil yakıt ağırlığının azalması uzun vadede önemli bir kazanım olacaktır.

    Gündemde olan teşvik mekanizmaları, yenilenebilir enerjide yaygınlık kazanmış ve çoğu ülkemiz dışında geliştirilmiş ithal teknolojilerin desteklenmesi sonucunu da doğurmaktadır. Fosil yakıt bağımlılığını aşma sürecinde ithal teknolojilerin kullanımı ve teknoloji transferinin ötesinde, gelişmekte olan evrensel enerji dönüşümüne katkıda bulunmak önem kazanmaktadır.
    Bu perspektifte yenilenebilir enerjide fırsatlar ve beklentiler dünya için olduğu gibi ülkemiz için de sınırsızdır. Burada ana belirleyici doğal kaynaklara en kolay erişim ve enerjinin ekonomik taşınabilirliği olmaktadır. Günümüzde ekonomik ölçülerde üretimi üzerinde halen çalışılan etkileyici örneklerden bazılarını bir çırpıda sıralamak mümkündür.

    1. Güneş bataryası (Çanta, elbise, kitap, akla gelebilecek her yüzey şekli üzerinde)
    2. Fiber optik kablolar üzerinden doğal ışıkla ev aydınlatması
    3. Kişisel veya ev tipi rüzgar türbinleri
    4. Güneş enerjisine dayalı otomotiv sektörü
    5. Güneş enerjisi ile soğutma teknolojisi
    6. Buzdolaplarının güneş enerjisi ile çalıştırılması
    7. Jeotermale dayalı şehir ve meydan ısıtması
    8. Dalga enerjisine dayalı olarak çalışan deniz üzerinde çok büyük otel ve eğlence merkezleri
    9. Gökdelen tipi binaların havalandırma kanalları üzerinden taşınan havanın ivmelendirilmesi için estetik rüzgar türbini mimarileri kurmak

    Yukarıda bazılarını saydığımız yenilenebilir enerji olasılıkları, kısa dönemde gündemimizi kaplayan ekonomik güçlüklerin ötesinde güvenli ve temiz bir enerji dünyasına erişebileceğimize işaret etmektedir.

    Yael Taranto
    Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Danışman Ekonomist

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu