YUKARI

Ekosistemler

Yazar: Cem Orkun Kıraç, Harun Güçlüsoy | Eklenme Tarihi: 07 Ekim 2008

Akdeniz’in Son Elçisi; Akdeniz Foku

  • 20. Yüzyılın başına kadar tüm Akdeniz kıyıları ile Portekiz'den Batı Afrika sahillerindeki Senegal'e kadar uzanan doğu Atlantik kıyılarında koloniler halinde yaşayan Akdeniz foklarının sayısı, 20. yüzyılın ikinci yarısına geldiğimizde yaşam alanlarının kaybı, kıyıların betonlaşması ve deniz ekosisteminin bozulması nedeniyle ciddi şekilde azalmıştır. Ancak Akdeniz fokları korumacıların da desteği ile yaşam mücadelesini halen sürdürmektedir.

    Akdeniz foku (Monachus monachus), yüzgeçayaklılar (Pinnipedia) alt takımının gerçek foklar familyasının keşiş fokları (Monachus) cinsinden bir deniz memelisidir. Yüzgeçayaklılar alt takımında yer alan 34 türden biri olan Karaib foklarının (Monachus tropicalis) nesli 1952’de tükenmiştir. Kalan 33 türden biri olan Akdeniz foklarının yaşamlarını sürdürebilmeleri ise esas olarak Türkiye, Yunanistan, Portekiz ve Moritanya ülkelerinin aldıkları kararlara ve önlemlere bağlıdır.

    Bu Nadir Türün Özellikleri
    Dünyada nesli tehlikede olan en önemli canlılardan biri olan Akdeniz fokları yaklaşık 80 cm. boyunda ve 20 kg. olarak doğar. Tüm vücudu havlı parlak uzun siyah tüylerle kaplı olan yavru Akdeniz foklarının karınlarında ise beyaz bir leke yer alır. İki aylıkken tüylerini değiştirmeye başlayan yavru, sonraki iki aylık sürede bebeklik tüylerinden kurtularak daha kısa ve parlak gri tüylere kavuşur. Kocaman kafaları, uzun bıyıkları ve kömür karası gözleriyle Akdeniz fokları, yetişkin olduklarında 2-3 m. boya ve 200-300 kg. ağırlığa ulaşır. Erkek Akdeniz fokları siyaha yakın kahverengi tüyleri ve karınlarındaki beyaz lekeleriyle, dişileriyse sırtlarındaki açık kahve veya gri, alt bölgelerindeki (boyundan kuyruğa kadar) kirli beyaz veya sarımtırak tüyleri ile ayırt edilebilirler.




  • Vücudunun iki yanında ön yüzgeçleri, arkasında iki parça halinde arka yüzgeçleri bulunan Akdeniz fokları, diğer yüzgeçayaklılara göre bir sığ su dalıcısı olarak tanınır. Bilinen en derin dalışları 100 metreye kadar olan Akdeniz fokları, genelde 5–10 dakikalık dalışlar yapar ve nefes almak üzere tekrar yüzeye çıkar. Tüm yüzgeçayaklılar gibi etobur olan Akdeniz foku, daldığında sualtında yakaladığı balık, ahtapot ve ıstakoz gibi canlılarla beslenir.

    Özellikle karada yatarken iri ve tombul görünümlü vücuduyla göze çarpan Akdeniz foku, sudayken ağzındaki avını parçalayabilmek için başını hızla sağa sola sallar. Kopardığı parçayı yedikten sonra savurduğu büyük parçayı yakalamak için tekrar dalar ve avını bitirene kadar aynı hareketi tekrar eder.

    Diğer yüzgeçayaklı türlerine göre daha asosyal bir yaşantısı olan Akdeniz fokları, genellikle yalnız dolaşırlar ve nadiren birlikte görülürler. Sayıları çok azaldığı için gözlemlenmeleri de güçleşen ve davranışları hakkında çok net bilgiler bulunmayan Akdeniz foklarının, zaman zaman üç-dörte hatta çok nadiren daha fazla sayılara varan gruplar halinde gözlemlendiği olmuştur. Bu duruma çok seyrek rastlanması, Akdeniz foklarının bazı dönemlerde bir araya geldiği sonra tekrar ayrıldıkları yönündeki varsayımları güçlendirmektedir. Yetişkin erkek Akdeniz fokları belirledikleri bir bölgede genellikle tüm yaşamlarını geçirir. Erkeklere göre daha gezgin olan dişilerse yavrulama dönemlerinde üreme mağaralarının yakın çevresinden ayrılmazlar.

    Akdeniz fokları, yaşamlarının büyük bölümünü denizde geçirmelerine, denizde avlanmalarına ve denizde çiftleşmelerine karşın, karaya bağlı bir yaşam sürdürürler. Birincil yaşam alanlarını ıssız ve yapılaşmamış kayalık kıyılar oluşturur. Akdeniz fokları, iri vücutlarıyla orantılı olarak geniş yaşam alanlarına, özellikle de yavrularını doğurmak ve büyütmek için sessiz ve tenha kayalık sahillere ve bunların devamındaki kıyı mağaralarına ihtiyaç duyarlar.

    Çiftleşme dönemlerinde uzun mesafeler kat ederek erkek fokların yanına geldiği tahmin edilen dişi Akdeniz fokları, ilk yavrularını 4–5 yaşlarında doğurur. Genellikle de iki yılda bir, 10–11 aylık bir hamilelik döneminden sonra bir yavru sahibi olan Akdeniz foku, üreme hızı düşük bir memeli türüdür. Doğum yapabilmek için, dalgaların erişemeyeceği genişlikte çakıllı bir plaja veya kayalık bir platformla denize ulaşabileceği, insanlardan uzak ve ıssız bir kıyı mağarasına ihtiyaç duyan dişi Akdeniz foku, uygun bir yer bulduğunda tüm yavrularını doğurmak için buraya gelir. Dünyaya geldikten sonra, 4 ay boyunca doğduğu mağarada annesi tarafından sütle beslenen yavru Akdeniz foku, ilk beslenme deneyimlerini ıssız kayalık sahillerin dışına çıkarak, kumluk, çakıllık kıyılarda ve nehir ağızlarına edinir. Bu yüzden de kıyı şeritlerindeki yapılaşma türün devamını tehlikeye sokan en önemli nedendir.

  • Dünyadaki Durumu ve Yok Olma Nedenleri
    Dünyadaki nüfusunun yaklaşık 550–600 olduğu tahmin edilen Akdeniz foku, bugün sadece Yunanistan, Türkiye, Moritanya ve Madeira Adaları'nda yaşar. Türkiye, sahillerinde barınan 100’e yakın Akdeniz foku nüfusuyla türün korunmasındaki en önemli ülkelerden birisidir.

    1950'lerde İstanbul Boğazı'nda bile yaşamını sürdürebilen Akdeniz foklarından birini bugün Ege’de bile görmek için günlerce hatta aylarca beklemek gerekebilir. Sadece bir insan ömrü süresinde yok olma sınırına gelen ve doğal düşmanı olmayan bu nadir tür, tamamen plansız ve aşırı insan faaliyetleri yüzünden gittikçe azalıyor.

    Kıyı alanlarının büyük bir hızla turizme açılması ve betonlaşması sonucunda yaşam alanlarının giderek daralması veya yok olması, aşırı balık avcılığı Akdeniz fokunun dünyadaki dağılım alanlarının ve nüfusunun hızla azalma nedenlerinden başlıcalarıdır. Bunun sonucunda da Akdeniz fokları, gerçek bir fok kolonisi özelliği göstererek birlikte yaşamak yerine insan baskısı nedeniyle çoğu zaman tek tek dolaşmak ve yaşamak zorunda kalır. Dünyada birbirinden kopuk iki bölgede, doğu Atlantik kıyıları ve Akdeniz’de yaşama savaşı veren Akdeniz foklarının büyük bölümü Ege Denizi’nde bulunur. Bu gerçek, türün korunmasında en büyük rolü Ege Denizi üzerinden komşu olan iki ülkenin, Yunanistan ve Türkiye’nin üstlenmesini gerekli kılar.

    Kıyılarımızdaki yaklaşık 100 Akdeniz fokunun yaşaması bu türün korunmasında Türkiye’ye çok önemli görev yükler. Akdeniz fokları, Türkiye kıyılarında belli bölgelerde yoğunlaşırlar. Buna göre; Marmara'da Marmara Adaları ve Mola Adaları ile Kapıdağ Yarımadası’nın kuzey sahilleri, Ege'de; Gelibolu Yarımadası’nın Ege kıyıları ile Behramkale arası, Yeni Foça’dan Datça’ya kadar olan sahil şeridi, Akdeniz'de ise Datça ile Kemer, Alanya ile Taşucu ve Hatay Samandağ ile Suriye sınırı arasında kalan sahiller Akdeniz foklarının var olma mücadelesini sürdürdüğü bölgelerdir. Sahillerimizde Akdeniz foku ölümleri olduğu gibi yavrulamalar da gözlenir.



  • SAD-AFAG’ın Akdeniz Foku Araştırma ve Koruma Faaliyetleri
    1987 yılında ODTÜ Sualtı Topluluğu çatısı altında çalışmalarına başlayan Akdeniz Foku Araştırma Grubu AFAG, türün korunmasında yoğun ve etkin çalışmalarını 21 yıldır aralıksız sürdürmektedir. 1993 yılında WWF (World Wild Fund – Dünya Doğayı Koruma Vakfı) tarafından sağlanan maddi destekle Foça’da başlatılan ve bugüne kadar devam eden proje yanında pek çok kısa ve orta vadeli projeye de imza atan AFAG, 1994’de kurulan Sualtı Araştırmaları Derneği SAD bünyesinde Avrupa'nın en nadir memeli türü olan Akdeniz fokunun Türkiye kıyılarında yaşamını sürdürmesi ve türün yaşam ortamı olan kıyıların korunması için çaba göstermektedir. Akdeniz fokunun yaşam alanlarını ve besin kaynaklarını korumayı, balıkçılarla foklar arasında “kaynak paylaşımı”ndan çıkan sorunları en aza indirerek kasti ölümleri önlemeyi misyon edinen AFAG, bu çalışmalarını ulusal ve uluslararası kurumların desteğini de alarak yürütmektedir.

    “Akdeniz fokunu korumak, Akdeniz'i korumaktır” sloganıyla yola çıkan SAD-AFAG; bilimsel araştırmaların yanı sıra, koruma stratejilerinin oluşturulması, gerekli yasal düzenlemeler için resmi girişimlerin tamamlanması, koruma alanlarının akılcı ve sürdürülebilir yönetiminin planlanması, kamuoyunun bilinçlendirilmesi amacıyla çalışmalar yapmaktadır. SAD-AFAG’ın girişimleriyle Foça Adaları çevresi ve Bodrum Yarımadası'nın kuzeybatı kıyıları balıkçılık düzenleme bölgesi ilan edilirken, İzmir Mordoğan’daki Ayıbalığı mevki balıkçılığa tamamen kapalı deniz koruma alanı ilan edilmiştir. Akdeniz fokları için önemli yaşam alanlarından biri olan Foça Orak Adası Siren Kayalıkları’nın, küçük balıkçılar tarafından yapılan avlanma dışındaki her tür insan etkinliklerine kapatılması sağlanmıştır. Foklar tarafından kullanılan mağaralara girilmesinin yasaklanması; Ayvalık, Foça ve Bodrum Adaları çevresinde, 300 GRT’dan büyük gemilerle, tehlikeli madde taşıyan her tür deniz taşıtının girişinin yasak olduğu bir güvenlik alanı oluşturulması, bazı önemli fok yaşam alanlarının sportif dalışa kapatılması, Ege ve Akdeniz kıyılarımızın önemli bir kesiminde kıyı sürütme takımları ile su ürünleri avcılığının yasaklanması ve Türkiye'nin ilk yerel sivil deniz denetim sisteminin Foça'da kurulması da SAD-AFAG’ın başardıkları arasında sayılabilir.



  • Genç Fok Badem
    Yürüttüğü projelerle çeşitli uluslararası ödüller kazanan SAD-AFAG, tüm Türkiye ve dünyada çevreye duyarlı gruplar dışında da tanınmasını dünyanın en meşhur Akdeniz foku olan Badem’e borçlu.

    Genç Akdeniz foku Badem, 2006’nın Aralık ayında, Didim'de, bilinen tüm mağaralardan ve Akdeniz foklarının doğal yaşam alanlarından onlarca kilometre uzakta açık bir kumsalda bulundu. Annesinden zamanından önce koptuğu, 5 ila 7 gündür süt emmediği tahmin edilen Badem’in vücudu büyük oranda su kaybetmişti. Bir yavru için çok uzun süre aç kalan yarı baygın haldeki yavru fokun, orada bakılarak doğada bırakılması halinde yaşam mücadelesini kazanmasına olanak olmadığına karar veren SAD-AFAG ekibi, acil müdahalenin ve takiben uzun süreli bakımın yapılabilmesi için Badem’i Foça’ya getirdi. Foça Belediyesi, bu beklenmedik misafirin –ve aynı durumda bulunabilecek diğer Akdeniz foklarının- hayatta kalabilmesi için gereksinim duyduğu rehabilitasyon merkezinin kurulması için harekete geçti. Foça Belediyesi, Lenie't Hart Zeehondencreche Hollanda Fok Hastanesi ve SAD-AFAG işbirliği ile veterinerler, bir başhemşire ve bir deniz biyologundan oluşan ekibin 5 ay boyunca bakımını üstlendiği Badem, 28 Nisan 2007 günü aralarında Çevre ve Orman Bakanı ile İzmir Valisi’nin de bulunduğu kalabalık bir grup tarafından Foça'dan uğurlandı. Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın önemli desteği ile Gökova Körfezi’nde, doğal ortamına geri salınan Badem, Türkiye'de uzun süre rehabilite edildikten sonra doğaya geri bırakılan ilk Akdeniz foku oldu.

    Moritanya ve Yunanistan’dan sonra hasta, yaralı ve öksüz bir foku kurtararak, bakımını yapan ve doğal ortamlarına geri bırakan üçüncü ülke olan Türkiye’de gündeme yerleşen Badem, ilk örnek olmanın yarattığı toplumsal merakla da başa çıkmak zorunda kaldı. Daha önceki kurtarma örneklerinde, bakıldıktan sonra doğal ortamına salınan yavru fokların insanlara yakınlık göstermeye ve bir süre insan yerleşimlerine yakın yaşamaya devam ettiği, ancak bir ya da iki yılın sonunda doğal ortamına geri döndüğü gözlemlenmişti. Badem de hala yabani özelliklerini koruyan bir canlı olarak, kendisine merakla yaklaşan ve oynayan (hatta taciz eden) 25 kadar kişiyi, savunma içgüdüsüyle veya refleks olarak ısırdı. Isırılanlardan ikisinin hastaneye gitmek zorunda kalması Badem’in basında daha da sık yer almasına neden oldu. Badem sayesinde bir Akdeniz fokuyla -ya da herhangi bir deniz memelisi ile- yakın temas kurmanın zararları anlaşılmış oldu. Aynı zamanda fokların insanlarla aynı çevrede doğal hayatlarını sürdürmelerinin güçlüğü de geniş kitleler tarafından görülmüş oldu.



  • Badem’in insanlardan uzaklaşabilmek ve doğal hayata bir an önce uyum sağlayabilmek için yine insan yardımına ihtiyacı var. Badem’le karşılaşıldığında ona yaklaşmak, dokunmaya çalışmak ve sevmek, bu nadir canlıya yapılacak en büyük kötülüklerden biri. Çünkü bu yaklaşım bu genç foku yavaş yavaş ölüme yaklaştırıyor. Badem’i sürekli izleyen SAD-AFAG ekibi, yaklaştığı her kıyıda bölge halkını ve balıkçıları “Badem’i görmezden gelin, yaklaşmayın, sevmeyin” şeklinde bilgilendirerek, genç fokun denizlerde kendi kendine kalmasına destek oldular. Ancak yaz sezonuyla birlikte güney sahillerinde artan turizm, genç fokla insanlar arasındaki bağlantının kontrolünü de zorlaştırdı. İnsanların bilinçsiz yaklaşımlarına verdiği doğal yanıt, insanların ve genç fokun hayatını tehdit edecek sert tepkilere neden olmaya başlayınca, Badem, Temmuz 2008’de Marmaris’in insan erişimi olmayan koylarından birinde, içinde 25 m2’lik küçük bir beslenme havuzu bulunan 2.500 m2’lik özel kontrollü ortamda gözetim altına alındı. Türkiye’nin tanıtım elçisi durumunda olan Badem, yaz sezonu sonuna kadar misafir kalacağı özel koyunda insanlardan uzakta doğal hayatına alışmaya çalışıyor.

    Daha fazla bilgi için: www.sadafag.org / 0 533.488 5858

    Cem Orkun Kıraç ve Harun Güçlüsoy
    SAD AFAG

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu