YUKARI

Haberler

Eklenme Tarihi: 16 Haziran 2008

Türkiye Kyoto'da Taşıyabileceği Yükü Üstlenecek

  • 13.06.2008 Radikal

    ANKARA - Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye’nin Kyoto Protokolü’ne taraf olmasının ekonomiye maliyetinin henüz hesaplanmadığını, bunun için bir proje başlattıklarını bildirdi.

    Eroğlu, Türkiye’nin üstlenmesi gereken yükümlülüklerin müzakereye açık olduğunu belirterek, “Türkiye’nin kendi özel şartları ve alabileceği yükümlülükleri yerine getirme potansiyeli doğrultusunda yükümlülükler belirlenecek" dedi.

    ANKA’nın, Kyoto Protokolü’nün Türkiye’ye etkisine ilişkin sorularını yanıtlayan Bakan Eroğlu, Kyoto Protokolü’ne taraf olunması halinde 2012 yılına kadar herhangi bir yükümlülük alınmayacağının altını çizdi.

    Yükümlülükler müzakere edilecek

    2012 sonrası dönemin önümüzdeki 1,5-2 yıllık süreç içinde müzakere edileceğini belirten Eroğlu, ortaya çıkacak tablonun karşılıklı müzakereler sonucunda belirleneceğinin altını çizdi. Kyoto Protokolü tarafından öngörülen azaltım ya da sınırlama yükümlülüğü için Türkiye’nin potansiyellerinin belirleneceğini kaydeden Eroğlu, “Türkiye’nin kendi özel şartları ve alabileceği yükümlülükleri yerine getirme potansiyeli doğrultusunda yükümlülükler belirlenecek" dedi.

    Türkiye’nin Kyoto Protokolü’ne taraf olmasının ardından alması muhtemel yükümlülüklere göre farklı senaryolarda maliyet çalışmaları için ilgili kurumlar tarafından yakın zamanda bir proje başlatıldığını açıklayan Çevre Bakanı, projenin henüz tamamlanmadığını ifade etti.

    'Küresel ısınmanın etkilerine açık bölgedeyiz'

    Uluslararası kuruluşlar tarafından azaltım ve uyum faaliyetlerine ilişkin gerçekleştirilen çalışmalarda, küresel ekonomiye yönelik çeşitli maliyetlerin hesaplandığını belirten Eroğlu, şöyle konuştu:

    “Tüm bu çalışmalar ışığında iklim değişikliğinin etkileri ve bu kapsamda alınacak önlemlerin, kısa dönemli düşünüldüğünde ülkemiz için de bazı maliyetler getireceği aşikar. Ancak, iklim değişikliği gibi küresel bir sorun göz önünde bulundurulduğunda, uzun dönemli düşünmemek ülkemiz için daha etkin maliyetleri de ortaya çıkartabilir. Bu bağlamda, iklim değişikliğinin etkilerine açık bir bölgede yer alan ülkemiz için, iklim değişikliğinin etkilerinin artması ve önlem alınmada geç kalınması sonucu daha yüksek maliyetler ile karşı karşıya kalınması çok uzak bir ihtimal değil."

    'Enerji verimliliği çalışmalarına başlayın'

    Kyoto Protokolü çerçevesinde yaşanacak dönüşüm için ekonomik birimlerin alması gereken tutumu değerlendiren Eroğlu, en fazla emisyon azaltım potansiyelinin enerji verimliliği, katı atık yönetimi, enerji tasarrufu gibi belli başlı sektörlerde olabileceğini kaydetti. Uygulanabilecek en doğru stratejinin enerji verimliliği ve doğal kaynak kullanım verimliliği konusunda çalışmalar yapılması olduğunu kaydeden Eroğlu, “Orta ve uzun vadeli planlamalar için ise şu anda sürmekte olan sera gazı azaltım politikalarının sektörel maliyetlere etkisi projesinin tamamlanmasının beklenmesi uygun olur" dedi.

    'Sera gazı emisyon payımız yüzde 0,4'

    Kümülatif sera gazı emisyonlarının 1850-2002 dönemi itibariyle ülkeler bazında dağılımına bakıldığında, toplam emisyonun yaklaşık yüzde 30’unun tek başına ABD tarafından salındığını belirten Eroğlu, yüzde 27’sinin AB?25 ülkeleri tarafından, yüzde 8,1’inin Rusya ve yüzde 7,6’sının Çin tarafından salındığı bilgisini verdi. Türkiye’nin ise bu sıralamada 152 yıllık dönem dikkate alındığında yüzde 0,4’lük bir payla 31’inci sırada geldiğini belirten Eroğlu, toplam emisyonlar ve kişi başı emisyonlar bazında Türkiye’nin emisyonlarının, yükümlülük sahibi ülkelerin değerlerinden daha düşük olduğunu ifade etti.

    Türkiye Kyoto sınıflandırmasında arada kaldı

    Kyoto Protokolü, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (BMİDÇS) Ek-1’inde yer alan ülkelerin toplam sera gazı emisyonlarını, 2008-2012 yılları arasında, 1990 yılı seviyesinin en az yüzde 5 altına indirmesini öngörüyor. Bu azaltımı sağlayabilmek için, Sözleşmenin Ek-1’inde yer alan her bir ülke için sera gazı emisyonları sayısal azaltım ya da sınırlama yükümlülükleri belirlendi. Ek-1 Dışı ülkelerin ise sera gazı emisyonlarını azaltma ya da sınırlama zorunluluğu getirilmezken, gönüllülük esasına göre faaliyetlerini sürdürmeleri kararlaştırıldı.

    Türkiye, 20 Haziran 1992 tarihinde Rio’da Çevre ve Kalkınma Zirvesi’nde imzaya açılan ve 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe giren İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinde, OECD ülkesi olması sonucunda hem Ek?2 hem de Ek?1 listesinde yer aldığı için taraf olmadı. 2001 yılında Marakeş’de 7. Taraflar Konferansı’nda “Sözleşmenin Ek-1 listesinde yer alan diğer taraflardan farklı bir konumda olan Türkiye’nin özel koşulları tanınarak ortak fakat farklı sorumluluk çerçevesinde, isminin EK-1’de kalarak EK-2’den silinmesi" yönünde karar alındı.

    24 Mayıs 2004 tarihinde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olan Türkiye’nin, Kyoto Protokolü belgesinin kabul edildiği Aralık 1997 tarihinde Sözleşmeye taraf olmadığı için herhangi bir azaltım yükümlülüğü bulunmuyor. Bu durum Protokol’ün birinci yükümlülük döneminin sonuna kadar (2012 yılı sonu) geçerli olacak. Uluslararası platformda 2012 sonrası dönem için yapılan müzakerelerin 2009 yılı sonunda tamamlanması planlanıyor.

    http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=Detay&ArticleID=883330&Date=16.06.2008&CategoryID=85

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu