YUKARI

Haberler

Eklenme Tarihi: 03 Eylül 2007

Bakana cevap: Türkiye su içinde yüzmüyor

  • Su uzmanları Çevre Bakanı Eroğlu’nun “Türkiye’de ihtiyacın 10 katı su var” açıklamasına, “Su fakiri değil, planlama fakiriyiz ama bakanın dediği gibi ihtiyacın 10 katı su yok, şu anda suya erişiyor olmamız su içinde yüzdüğümüz anlamına gelmez” dedi.
        

     03 Eylül 2007 Pazartesi - NTVMSNBC

    Su uzmanları Çevre Bakanı Eroğlu’nun “Türkiye’de ihtiyacın 10 katı su var” açıklamasına, “Su fakiri değil, planlama fakiriyiz ama bakanın dediği gibi ihtiyacın 10 katı su yok, şu anda suya erişiyor olmamız su içinde yüzdüğümüz anlamına gelmez” dedi.


    İSTANBUL - Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Afyonkarahisar’da medya mensuplarının sorularını yanıtlarken, Türkiye’de ihtiyacın 10 katı su olduğunu iddia etti. Su uzmanları, akademisyen ve şehir planlamacıları, Eroğlu’nun bu iddiasını değerlendirdi. Uzmanlar kişi başına düşen su miktarının son 5-6 yılda neredeyse yarı yarıya azaldığını belirtiyor. 

    Prof. Dr. İlhan Avcı (İTÜ İnşaat Fak. Hidrolik Anabilim Dalı):
    TALİHSİZ AÇIKLAMA

    “Türkiye’de ihtiyacın 10 katı kadar su vardır” denilebilir mi? Bugünden mi, gelecekten mi söz ediyoruz? Bunu değerlendirmemiz lazım. Sanayi artıyor, gelişiyor. Suya olan talep artıyor. Nüfusumuz aynı kalsa bile sosyo-ekonomik gelişme nedeniyle bireyin suya olan talebi artıyor doğal olarak. Nüfus arttığı için gıda ihtiyacı artıyor. Gıda ihtiyacını güvenceye almanın tek yolu, kurak alanlarda da sulu tarıma geçmektir. Türkiye’de kullanılan suyun yüzde 65-70’i tarıma gidiyor.

    DSİ’nin kaynaklarında da gerçekler gün gibi ortada. 1960 yılında nüfusumuz 28 milyon iken Türkiye’deki su kaynaklarını nüfusa böldüğümüz zaman kişi başına yıllık ortalama 4 bin metreküp su düşüyormuş. 2000’li yıllarda nüfus 60 milyon oldu ve bu miktar kişi başına 2700 metreküpe düştü. 2030 yılında öngörülen nüfus 100 milyon. Bu zamana kadar su kaynakları artmayacağına göre, sözkonusu miktar kişi başına 130-1400 metreküplere düşecek. Bunun anlamı şudur: Türkiye’de sürekli olarak artan kronik su sıkıntısı başlamıştır.

    Bakanın sözleri ayaküstü söylenmiş, çok talihsiz bir açıklama. Bakan bu mesleğin içinden gelen bir akademisyen; İSKİ’de, DSİ’de bulunmuş. Durumu çok net olarak bilen bir arkadaşımız. Siyasi kimliğiyle, ayaküstü böyle bir söylemde bulunması talihsizlik. Toplumu duyarlı kılmak adına iyi niyetle çabalar gösterilirken, şimdi bundan birinci derecede sorumlu olan kişinin daha başlangıçta böyle bir söylemde bulunmasına üzüldüm. Eğer, bu konuda birinci derecede sorumluluk taşıyan bir bakan olaya böyle bakıyor ve bunları inanarak söylüyorsa bundan sonra oluşturulacak politika ve planlamalardan endişe duyarım.

    Yrd. Doç. Nilgün Görer (Gazi Üni. Öğretim Üyesi):
    DÜNYA SU STRESİ HARİTASINDA SIKINTILI BÖLGEYİZ
    BM’nin “Dünya Su Stresi” haritası var. Orada sıkıntılı bölgeler içerisindeyiz. Türkiye o haritada önümüzdeki 10-15 yıl içinde sıkıntılı bölge olarak gösteriliyor. Kaynakların hem etkin, verimli kullanılması hem de kirletilmemesi gerekiyor. Evet, Türkiye’de su var ama eşit dağılmıyor. Tarımsal sulama için ciddi önlemlerin alınması da zorunlu. Kentlerde altyapı sisteminde büyük kaçaklar var. Büyük kentlerde su borularındaki kaçaklar yüzde 50’ye varıyor. Sisteme giren suyun yarısı toprağa karışıp kayboluyor.

    Dr. Tayfun Çınar (Ankara Üni. Siyasal Bilgiler Fakültesi):
    SUYA ERİŞTİĞİMİZ SÜRECE SU İÇİNDE YÜZÜYORUZ SANIYORUZ

    Türkiye su zengini ülkeler arasında sayılmıyor, fakirlik sınırına en yakın ülkeler arasında sayılıyor. Suya eriştiğimiz sürece kendimizi suyun içerisinde sanıyoruz. Su bize hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor ama 30-40 yıllık planlamalar yapılmazsa suya sürekli erişim mümkün olmayacak. Türkiye su açısından çok zengin bir ülke olmasa bile sorun, yazları sıcak ve kurak olmasından, belirli mevsimlerde yağmur almasından dolayı ırmakların debisinde farklılık var. Bu nedenle de depolama yapılması gerekiyor. Bunun için de yatırımların planlanması gerekiyor. Ankara ve İstanbul’da yaşanan su sıkıntısı, yatırımların zamanında yapılmamasından kaynaklandı. Su fakiri değil, planlama fakiriyiz. Irmakların özelleştirilmesi su sorununu daha da derinleştirecek. Kaynakların olması sorunu ortadan kaldırmıyor. Önemli olan suyu nasıl kullanacağı. Bakanın sözkonusu açıklamada buna ilişkin bir ipucu göremiyoruz.

    Şehir Planlamacıları Odası Su Komisyonu:
    2050’LERDE SIKINTIYA DÜŞECEĞİZ

    BM’nin Küresel İklim Paneli’nde yapılan değerlendirmelerde Türkiye’nin 2050-2070’de farklı farklı bölgelerinde sıkıntıya düşeceğini gösteriyor. Önce İç Anadolu, Ege, Akdeniz, daha sonra Doğu ve Güneydoğu’nun ciddi sıkıntılara düşeceğini söylüyor. Şimdiden bunun politikasının, stratejisinin çizilmesi lazım. Ulusal bir su politikamızın olması gerekir. Şu anda ulusal bir stratejimiz yok, günübirlik yaşıyoruz.
    Batı toplumları iklim değişikliğini düşünerek gelecek 50-100 yıllık planlama yapıyor. Bizde ise felaket gözle görülmeden, yaşanmadan ciddiye alınmıyor. Su kaynaklarını planlarken, iklim değişikliğinin de dikkate alınması gerekiyor.

    BM’nin 2002’de kabul ettiği “Su Hakkı” var. “Herkesin erişebileciği, temiz sağlıklı bir suyun sağlanması gerekli” deniyor. Devletler vatandaşlara temiz, sağlıklı, ödeyebileceği içme suyunu temin etmek zorunda. Devletler anayasalarına bunu koymak zorundalar. Güney Afrika Cumhuriye’tinde anayasada su haklarıyla ilgili maddeler var, Su Yasası var. Bizde bunlar tartışılmıyor. Güney Afrika bu konuda bizden daha ileride.

    http://www.ntvmsnbc.com/news/418946.asp
        

                

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu