YUKARI

Haberler

Eklenme Tarihi: 30 Temmuz 2025

Uluslararası Adalet Divanı’ndan tarihi iklim görüşü

  • Uluslararası Adalet Divanı, iklim değişikliğiyle mücadelede devletlerin hukuki sorumluluğunu vurgulayan tarihi bir danışma görüşü açıkladı.

    İklim krizinin yıkıcı etkileri her geçen gün artarken, Uluslararası Adalet Divanı’ndan (CIJ) gelen tarihi bir danışma görüşü, bu krize karşı devletlerin hukuki sorumluluğunu netleştirdi. 12 Temmuz 2025’te açıklanan bu görüş, çevresel adalet açısından bir dönüm noktası niteliğinde. Vanuatu öncülüğünde Pasifik Adaları İttifakı tarafından başlatılan ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na taşınan girişim, CIJ’den iklim değişikliğiyle ilgili devletlerin uluslararası yükümlülüklerine dair bağlayıcı olmayan bir danışma görüşü talep edilmesiyle sonuçlandı. Lahey’de açıklanan görüş, özellikle iklim krizinin insan hakları üzerindeki etkilerine dikkat çekerek devletlere yalnızca ahlaki değil, hukuki bir sorumluluk da yüklüyor.

    İklim için hukuki zemin nasıl oluştu?
    Vanuatu liderliğinde yürütülen kampanya, iklim krizinin adalet boyutunu uluslararası hukuk zeminine taşımayı amaçlıyordu. BM Genel Kurulu, Mart 2023’te Uluslararası Adalet Divanı’ndan iklim değişikliği bağlamında devletlerin yükümlülüklerini değerlendirmesini resmen talep etti. Talep edilen görüş; devletlerin iklim değişikliğini önleme, etkilerini azaltma ve mevcut zararları telafi etme konularında hangi uluslararası hukuki yükümlülüklere sahip olduklarını sorguluyordu. Bu süreçte 90’dan fazla devlet ve kurum yazılı görüş bildirirken, 50’ye yakın taraf sözlü sunum yaptı. Türkiye de 2024 yılında yazılı görüş bildiren ülkeler arasında yer aldı. Divan, bu görüşleri ve bilimsel verileri dikkate alarak kararını 12 Temmuz 2025’te açıkladı.

    Tarihi görüş ne diyor?
    Uluslararası Adalet Divanı, devletlerin iklim krizine karşı yalnızca kendi ülkelerinde değil, küresel düzeyde de sorumluluk taşıdığına dikkat çekti. Bu danışma görüşü, iklim adaletinin temel prensiplerini uluslararası hukuk düzeyinde yeniden tanımlayan bir rehber niteliği taşıyor. İşte kararın öne çıkan başlıkları:

    • Sınır ötesi sorumluluk: Devletler yalnızca kendi yurttaşlarına karşı değil, diğer ülkelerdeki insanlara ve doğaya karşı da yükümlülük taşıyor.
    • Bilimsel verilere dayalı önlem: İklim krizine karşı alınacak tedbirlerin bilimsel temele dayanması gerekiyor.
    • Tarihsel sorumluluk: Karar, sanayileşmiş ülkelerin tarihsel emisyonlarına dikkat çekerek, bu ülkelerin daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerektiğini vurguluyor.
    • Gelecek kuşakların hakkı: Yalnızca bugünün zararları değil, gelecekteki nesillerin hakları da korunmalı.
    • Zararın önlenmesi yükümlülüğü: Devletler, iklim krizinin doğrudan ve dolaylı etkilerine karşı önleyici tedbir almak zorunda.
    • İnsan hakları bağlantısı: İklim krizi, yaşam hakkı da dahil olmak üzere temel insan haklarını tehdit eden bir unsur olarak tanımlanıyor.

    Neden bu kadar önemli?
    Uluslararası Adalet Divanı’nın danışma görüşü bağlayıcı olmasa da küresel iklim politikalarında dönüm noktası olabilir. Bu görüş, özellikle iklim krizinden en çok etkilenen ancak en az sorumluluğu taşıyan ülkeler için güçlü bir hukuki ve moral dayanak sunuyor.
    İklim adaleti için mihenk taşı: Az gelişmiş ve ada devletlerinin uzun süredir dile getirdiği ‘zararların tazmini’ taleplerine hukuki bir zemin kazandırıyor.
    Ulusal politikalara yön veriyor: Divan’ın görüşü, ülkelerin kendi iç hukukunda iklimle ilgili davalarda referans alınabilir.
    İnsan hakları ile iklim politikası ilk kez bu kadar açık bağlandı: Bu görüş, yaşam hakkı başta olmak üzere birçok hakkın iklim krizinden etkilendiğini hukuki düzeyde tanımış oldu.
    Gelecekteki davalar için rehber: Şirketler ve devletler, çevreye zarar verdiklerinde bu karar doğrultusunda uluslararası platformlarda sorumlu tutulabilecek.

    Uluslararası Adalet Divanı’nın bu tarihi danışma görüşü, devletlerin çevreye karşı sorumluluğunu yalnızca etik bir mesele olmaktan çıkarıp, hukuki bir zorunluluk hâline getiriyor. Bu karar, özellikle iklim krizinden en fazla etkilenen topluluklar için bir umut ışığı olurken, devletler için de erteleyemeyecekleri bir sorumluluğu hatırlatıyor: Doğayı korumak, yalnızca bir tercih değil, artık bir yükümlülük.

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu