YUKARI

Haberler

Eklenme Tarihi: 03 Ocak 2008

REC Türkiye, iklim Değişikliğine Dair Önerilerini TBMM Küresel Isınma Araştırma Komisyonu’na Sundu

  • REC Türkiye, Bali Toplantılarında ulusal ve uluslararası ölçekte ortaya çıkan yeni süreçte, kararlı, uzun vadeli ve sürdürülebilir politkaların geliştirilebilmesi ve müzakerelerin başarıyla yürütülebilmesi, ulusal düzeyde atılması gereken öncelikli adımlar için önerilerini Komisyon’un bilgisine sundu.
        

    28 Aralık 2007

    TBMM Küresel Isınma Meclis Araştırma Komisyonu’nun 27.12. 2007 tarihli oturumuna katılan REC Türkiye Direktörü Dr. Sibel Sezer Eralp ve REC İklim Değişikliği Proje Yöneticisi Yunus Arıkan şu açıklamaları yaptı: “Bali Toplantıları sonucunda, 2012 sonrası uluslararası iklim değişikliği rejiminin, her ikisi de 2009 sonunda netleşecek şekilde, Sözleşme Ekseni (Bali Eylem Planı) ve Kyoto Protokolü Ekseni olmak üzere 2 temel hat üzerinde ilerlemesi kararlaştırıldı. Ancak Bali Eylem Planı’na güvenilerek Kyoto Protokolü’nün 2012 sonrasında tamamen geçersiz olacağı düşünülmemeli. Türkiye, Kyoto Protokolü’ne mevcut koşullarda taraf olmazsa, Bali Eylem Planı ile Kyoto Protokolü’nün 2009 yılında birleşmesi halinde, Kyoto Protokolü’nün 2012 sonrası şekillenme sürecinin dışında kalacağı için, 2012 sonrasında Ek-B Dışı konumunu koruyamayabilir, böylelikle Bali Eylem Planı çerçevesindeki olası kazanımlarını da kaybedebilir. Türkiye, AB Üyelik müzakerelerini de destekleyecek şekilde, Kyoto Protokolü’nün 2012 sonrası döneminde, Türkiye gibi OECD üyesi olan ancak AB üyesi olmayan ve Ek-B’de yer almayan Güney Kore ve Meksika başta olmak üzere, yeni ve farklı yükümlülükler içerecek bir ülke grubunun oluşumuna liderlik yaparak, Türkiye’nin ve dünyanın geleceği için son derece olumlu bir sürecin önünü açabilir.”

    Bu çerçevede REC Türkiye, İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu’nun revizyonu ve etkinleştirilmesini, Avrupa Birliği ile Komisyon, Parlamento ve üye ülkeler nezdinde resmi, OECD bünyesinde teknik, İsviçre, Güney Kore ve Meksika ile de gayrı resmi müzakere ve işbirliğinin geliştirilmesini, Üst Düzey İklim Müzakerecisi’nin görevlendirilmesini ve Kyoto Protokolü kapsamında Ek-I ülkeleri tarafından sunulması gereken 1990-2004 yıllarını kapsayan Gösterilebilir İlerleme Raporu’nun gönüllü olarak 2008 yılında Sekretarya’ya sunulmasını önerdi.

    TBMM 23. Dönem Çalışmaları kapsamındaki ilk Araştırma Komisyonu, 23 Ekim 2007 tarihinde küresel ısınmanın etkileri ve su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi konusunda oluşturuldu. Bir önceki Küresel Isınma Meclis Araştırması Komisyonu’nun hazırlamış olduğu Taslak Raporda ise, Türkiye'nin, Kyoto Protokolü’nü izlemekle kalmayıp, Ek-B listesi dışındaki pozisyonunu koruyacak şekilde konumunu belirleyerek bir an önce müzakerelere başlaması gerektiği vurgulanmıştı. REC Türkiye, 4 Nisan 2007 tarihinde bir önceki Meclis Araştırma Komisyonu’na yaptığı sunumda, Türkiye’nin mevcut konumda Kyoto Protokolü’ne katılması halinde Ek-B Dışı ülke konumunda yer alacağını, bunun sonucunda da Türkiye’nin 2012’ye kadar sera gazı salım azaltım sınırlaması ya da azaltılması yükümlülüğü bulunmayacağını ve hatta 2012 sonrasında da en uygun yükümlülükler için müzakerelere katılma hakkını elde edebileceğini belirtmişti. “Türkiye için Kyoto Protokolü’nde Tünelin Ucunda Işık Var” başlığı altında yapılan bu açıklama, o tarihe kadar Türkiye’nin Kyoto Protokolü’ne katılımının nasıl kurgulanacağına dair ilk somut öneri olarak değerlendirilmiş ve söz konusu öneri hem TBMM 22. Dönem Küresel Isınma Araştırma Komisyonu Taslak Raporu’nda hem de Başbakan Sn. Tayyip Erdoğan’ın 24 Eylül 2007 tarihinde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Zirvesi’nde gerçekleştirdiği konuşmanın içeriğinde dikkate alınmıştı.

    REC Türkiye’nin 27 Aralık 2007 tarihinde yaptığı sunum ise, Türkiye’nin 2012 sonrasına yönelik olarak izleyebileceği strateji için Türkiye’de geliştirilen ilk somut açılım olarak değerlendirilebilmesi açısından önem kazanıyor.

    REC Türkiye’nin sunumunda, Bali Toplantılarının; Çevre Bakanları ve çevre topluluğu dışında, gerek gelişmiş gerek gelişmekte olan ülkelerden Başbakanlar, Sanayi Bakanları, Ticaret Bakanları, parlamenterler, belediye başkanları, uluslararası finans ve ekonomi çevreleri gibi çok değişik ve stratejik öneme sahip kesimlerin öncelikli gündem maddeleri arasında iklim değişikliğinin yer almasını sağlamayı başardığı için çok önemli bir dönüm noktası olduğuna dikkat çekiliyor.

    REC Türkiye, Bali Eylem Planı’nda, gerek Avrupa Birliği’nin gelişmekte olan ülkelerle etkin işbirliği gerek Ek-I Dışı ülkelerin 1990 yılından bu yana ilk defa sera gazı salımlarının azaltılması (savaşım) yönünde bir adım atabileceklerini kabul etmelerinin iklim değişikliği müzakerelerinde bir devrim olarak nitelendirildiğini hatırlarak, uluslararası toplumun, 2008 ABD Başkanlık seçimlerinden sonra, Bali Eylem Planı ile Kyoto Protokolü’nün mevcut ve 2008-2009 yılları arasında geliştirilecek düzenlemelerinin, tek bir uluslararası anlaşmada birleştirilmesi için çabaladığını vurgulanıyor.

    REC Türkiye, Türkiye’nin Sözleşme’ye taraf bir ülke olması nedeniyle, Bali Eylem Planı’nın bundan sonraki süreçlerinde söz ve karar yetkisine sahip olduğunu hatırlatarak, Bali Eylem Planı’nda Ek-I/Ek-I Dışı yerine Gelişmiş/Gelişmekte olan ülke tanımının kullanılmasının, Türkiye için büyük bir avantaj sağlayabileceği, bu çerçevede başarılı bir müzakere stratejisi izlenebilirse, 2001 yılında alınan 26/CP7 karar uyarınca Türkiye’nin Bali Eylem Plan’ında gelişmekte olan ülke kategorisinde değerlendirilebileceğini belirtti.

    Bununla beraber, Bali Eylem Planı’na güvenilerek Kyoto Protokolü’nün 2012 sonrasında tamamen geçersiz olacağı yönünde bir izlenimin doğru olmayacağı belirtilerek, Kyoto Protokolü’ne mevcut koşullarda taraf olunmaması halinde, Türkiye’nin Kyoto Protokolü’nün 2012 sonrasındaki şekillenme sürecinin dışında kalacağı için, Bali Eylem Planı ile Kyoto Protokolü’nün 2009 yılında birleşmesi sonrasında, 2012 sonrasında Ek-B Dışı konumunu koruyamayabileceği, böylelikle Bali Eylem Planı çerçevesindeki olası kazanımlarını da kaybedebileceği vurgulandı.

    REC Türkiye, Türkiye’nin, 2012 sonrasında da, 2012 öncesinde olduğu gibi yükümlülüklerden tamamen muaf tutulmayı beklemesinin gerçekçi olmayacağını vurgulayarak, 2012 sonrasına yönelik olarak, enerjide dışa bağımlılığı ve ekonominin enerji/karbon yoğunluğunu azaltacak şekilde, enerji verimliliğin, yenilenebilir enerji kaynaklarının, toplu taşımacılığın ve temiz kömür teknolojilerinin kullanımını arttıracak sürdürülebilir kalkınma politikalarının ve sektörel yoğunluk hedeflerinin belirlenebileceğini vurguladı.

    REC Türkiye, somut olarak, Türkiye’nin Kyoto Protokolü’nün 2012 sonrasındaki döneminde, Türkiye gibi OECD üyesi olan ancak AB üyesi olmayan ve Ek-B’de yer almayan Güney Kore ve Meksika başta olmak üzere, yeni ve farklı yükümlülükler içerecek bir ülke grubunun oluşumuna liderlik yaparak, hem kendisi hem Avrupa Birliği hem de aralarında ağırlıklı olarak gelişmekte olan ülkelerin bulunduğu G77/Çin Grubu için son derece olumlu bir adım atabileceğini önerdi.

    REC Türkiye, Türkiye’nin bu hamlesiyle, hem AB Katılım sürecinde çevre ve ilgili diğer başlıklarda çok önemli bir  sorunu ortadan kaldırarak başta iklim değişikliği olmak üzere AB ile işbirliği olanaklarını geliştirebileceğini hem de 2009-2010 BM Güvenlik Konseyi adaylık sürecine de olumlu bir ivme kazandırabileceğini vurguladı.

    REC Türkiye’nin, TBMM Küresel Isınma Mecli Araştırması Komisyonu’nda 27 Aralık 2007 tarihinde gerçekleştirdği sunum www.rec.org.tr ya da www.iklimlerdegisiyor.info adresinden indirilebilir.
        

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu