YUKARI

Sürdürülebilir Kalkınma

Yazar: Yrd.Doç.Dr. Nazmiye Erdoğan | Eklenme Tarihi: 29 Haziran 2008

Ekoturizmde Sürdürülebilirlik Üzerine Eleştirel Bir Değerlendirme

  • Dünyada, özellikle 1980’lerde hızlanan gelişmeler, turizm faaliyetlerinin doğal ve kültürel kaynaklar üzerindeki olumsuz etkileri ve bu etkilerin turizmin kendi geleceğini tehlikeye attığının anlaşılmaya başlanması farklı isimler verilen turizm türlerini gündeme getirdi ve önemlerini artırdı…

    Dünyada, özellikle 1980’lerde hızlanan gelişmeler, turizm faaliyetlerinin doğal ve kültürel kaynaklar üzerindeki olumsuz etkileri ve bu etkilerin turizmin kendi geleceğini tehlikeye attığının anlaşılmaya başlanması, kaynakların daha uzun dönemli kullanımına dayanan sürdürülebilir turizm, alternatif turizm, ekoturizm, yeşil turizm, özel ilgi turizmi ve doğa turizmi gibi içerikleri hemen hemen aynı olan fakat farklı zamanlarda farklı isimler verilen turizm türlerini gündeme getirmiş ve önemlerini artırmıştır (Erdoğan, 2003).

    Bu çalışma, doğa temelli alternatif turizm olarak adlandırılan ekoturizme odaklandı ve sürdürülebilirlilik olasılıkları ve koşulları bağlamında eleştirel bir yaklaşım geliştirdi. Bu yaklaşımda temel varsayımlar;

    (a) Her turizm türü sürdürülebilir veya sürdürülebilir olmayan olarak ayırt edilebilir, fakat ikisi arasında kesin ayırıcı bir çizgi yoktur. Hangi turizm türü olursa olsun, sürdürülebilirlik ancak gerekli koşulların karşılanması ve devamlılığıyla gerçekleşebilir;
    (b) Turizmin ve ekoturizmin sürdürülebilir turizm karakterine sahip olabilmesi ancak sürdürülebilirlilik özelliklerini kendi uygulamalarına yansıtmasıyla mümkündür,
    (c) Sürdürülebilir turizm, turizm endüstrisi ve ilgili devlet kurumları tarafından belirlenen ve sürdürülebilirlilik koşullarını yaratan ve destekleyen politika, planlama ve uygulama gerektirir. Aksi takdirde, turizm endüstrisinin ve akademisyenlerin turizmdeki sürdürülebilirlilik iddiaları gerçeği yansıtmayan geçersiz iddialar ve teoriler olarak kalır.

    Geçmişte turizm yatırımcıları, turizmi sadece ekonomik fayda olarak görmüşlerdir. Son araştırmalar, turizmin sürdürülebilir kalkınmada olumlu bir yer alabilmesi için çevre korumaya önem vermesi üzerinde durmaktadır. Bu bağlamda, sürdürülebilir ve ekoturizm türlerinin de dâhil olduğu turizm endüstrisinin yapısı, turist sayısının artışına paralel olarak gelen doğal ve kültürel kaynaklar üzerindeki çevresel etkiler, turist kitlesine sunulan hizmetin insan ve çevresine getirdiği sonuçlar, çıkan sorunları çözmeye yönelik önlemler ve politikaların yapısı üzerinde durulması gereken ciddi konular olarak ortaya çıkmaktadır.

  • 1987 yılında Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun yayınladığı Bruhtland Raporu’nda ilk kez gündeme getirilen “sürdürülebilir kalkınma” kavramı bir anlamda bundan sonraki anlaşmalara bir temel oluşturmuş, ekonomik ve sosyal kalkınma ile çevre arasında yaşanan çelişki ve ilişkilerin değerlendirmesinde hareket noktası olmuştur. Turizm faaliyetlerinin doğal ve kültürel kaynaklar üzerindeki olumsuz etkileri ve bu etkilerin turizmin kendi geleceğini tehlikeye attığının anlaşılmaya başlanması ile sürdürülebilirlik konsepti turizme de yansımış ve “sürdürülebilir turizm” kavramı gündeme gelmiştir (Nepal 2000; Erdoğan ve Barış, 2007). Sürdürülebilir turizm, turizm incelemelerinde tanımı, gerçekleştirilebilirliği, uygulanması ve sonuçları konusunda yaygın bir tartışma başlamıştır. Bu tartışmaların çoğu sürdürülebilirlilik ve gerçeği yansıtıp yansıtmadığı konuları etrafında dönmektedir. Sürdürülebilir turizm, sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temeli üzerinde, gelecek için fırsatları korurken ve geliştirirken turistlerin ve misafir kabul eden bölgelerin gereksinimlerini karşılayan turizm gelişmesi olarak tanımlanmıştır (Leung ve diğerleri 2001). Bu ve benzeri tanımlarda geleceğe yönelik olan sürdürülebilirlilik yaklaşımıyla, bir yandan turizm için kaynaklarının kullanımına devam edilirken, diğer yandan aynı kaynakların gelecek nesiller tarafından da kullanılabilmesini güvenceye alacak şekilde korunması gerektiği ve korunduğu ileri sürülmektedir.

    Ekoturizm, doğa temelli turizm endüstrisi içinde hızla büyüyen bir sektördür ve sürdürülebilir turizmin bir biçimi olduğuna inanılır. Ekoturizm Topluluğu (Ecotourism Society) ekoturizmi, çevreyi koruyan ve yerel halkın refahını sürdüren, doğal alanlara sorumlu turizm olarak tanımlar (Leung ve diğerleri 2001). Zaman içerisinde ekoturizm farklı şekillerde ifade edilmiştir. Bunlardan bazıları: Doğaya dayalı turizm, yumuşak turizm, yeşil turizm, sorumlu turizm ve ekoturizmdir. Günümüzde en yaygın olarak kullanılan ekoturizm kavramıdır. Ekoturizm kavramı 1983 yılında Hector Ceballos-Lascurain tarafından ortaya atılmış ve ekoturizm doğadan zevk alma ve doğanın kıymetini bilme şeklinde tanımlanmıştır.

    Ekoturizm başlangıçtan beri çevre eğitiminin vurgulandığı, doğaya dayalı seyahat olarak sunulmaktadır. Doğaya yönelik olması, doğal ve kültürel kaynakları takdir etme bağlamında, ekoturizm sürdürülebilir turizm karakteri taşımaktadır (Weaver, 1999).
    Özellikle 1992 Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesinden sonra, ekoturizmin tanımına sürdürülebilir kalkınmayla ilgili ilkeler de eklenmiştir. Bu ilkeler, devletler ve ilgili endüstriler tarafından doğa temelli turizmin uzun dönemli sürdürülebilirliğinin ancak ilkeli ve arza göre planlanmış yaklaşım benimsenirse olabileceğini anlamasıyla anlam kazanmaya başlamıştır. 2000’lerde de yapılan eklemelerle ekoturizmin birçok tanımı ortaya çıkmıştır. Bu tanımlardaki ortak faktörler şunlardır:

    (1) Doğa temelli (gidilen yerin doğa olması): Koruma işlevi
    (2) Ekoturizmde çevresel eğitim: Eğitimsel işlevi
    (3) Sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi: Yerel katılımcılık işlevi.

  • Sürdürülebilir turizm ürünleri ve faaliyetlerinin gelişmesi, yönetimi ve planlanması üzerine odaklanan ekoturizm, sosyal bilimlerde yönetimsel yaklaşımların bir parçası olmuştur. Bu yaklaşımlarda ekoturizm politikası, çevreye saygı ve duyarlılığının artırılması yoluyla günümüz turizm kaynaklarının gelecek nesillere aktarımını hedefleyen çevreye duyarlı ve yaşama saygılı bir turizm olarak sunulmaktadır. Buna gerekçe olarak da özellikle 1980’lerden itibaren turizm sektöründe artan bir şekilde ortaya çıkan doğayı tahrip eden gelişmeler ve bunların ortaya çıkardığı olumsuz sonuçlar verilmiştir. Bu olumsuzluk karşısında sürdürülebilir turizm ilkelerine bağlı, kendi geleceğini tehdit etmeyen ve gelecek nesillere de kalmasını amaçlayan uzun dönemli bir turizm gelişmesini güvence altına alabilmek amacıyla yeni turizm politikaları ve stratejileri oluşturmak ve uygulamak yönünde çalışmalar başlatılmıştır. Bu doğrultuda oluşturulan politikaların ortak özelliği, geçmiş dönemlerdeki politikalardan farklı olarak çevre boyutunu ekonomik boyutun yanına koyması ve bazen dengeli bazen de çevreyi öne çıkartan stratejileri savunmasıdır.

    Yukarıdaki betimlemelerden anlaşılacağı gibi, sürdürülebilir turizm ve ekoturizm birbiriyle yakından bağlı olan turizm türleridir. Özellikle 1992’deki Rio Zirvesi’nin sunduğu kuramsal çerçeveden hareket edildiğinde her turizm türü “sürdürülebilir” veya “sürdürülebilir olmayan” olarak ayırt edilebilir. Fakat ikisi arasında kesin bir çizgi de yoktur. Hatta bazı görüşlere göre kitle turizmiyle sürdürülebilirlik arasında doğasından kaynaklanan hiç bir uyuşmazlık bulunmamaktadır (Weaver, 1999). Pratikte turizm sektörü, gittikçe artan çevre ve sosyal bilinç duygusuyla güdülenen turizm pazarının talebine cevap olarak sürdürülebilirliğe doğru kaymaktadır. Bu yorumun yanında, sürdürülebilirliğe doğru kaymanın aslında temel nedeninin çevre ve sosyal bilinç duygusuyla güdülenme olmadığı, sürdürülebilirliliğin uluslararası pazarı genişletme ve alışılmış yer ve faaliyetlere yenilerini ekleyerek yeni talepler yaratıp kar alanları açma olduğu görüşleri de sunulmaktadır. Gerçek muhtemelen bu iki görüşün arasında bir yerde durmaktadır.

    Turizmin çevre sorunları ile bağlantısı kurulduğunda, turizmden kaynaklanan çevre sorunlarının ana nedeni olarak, büyük grupların oluşturduğu ve daha çok paket turlarla düzenlenen kitle turizmi görülmektedir. Katılan grupların büyüklüğü ve çevreye yapacağı etkiler bakımından dikkate alındığında bunu doğru olarak nitelendirebiliriz. Ancak, bireysel turizm ve grup turizmi de sonuçta bir alan içerisinde büyük kitlelere ulaşmaktadır. Benzer şekilde, küçük gruplar halinde yapılan ekoturizm etkinliklerinin de çevreye olumsuz etkiler yapacağı kaçınılmazdır. Ayrıca, küçük gruplar halinde yapılan ekoturizm etkinliklerinin talep artışı karşısında kitle turizmine dönüşüp dönüşmeyeceği de önemli bir sorundur. Araştırmacıların önemli bir bölümüne göre, turizmde çevre üzerine olumsuz etkiyi, sadece turistlerin sayısına ve karakterine bağlamak da yanlıştır. Turizmde çevreye olumsuz etkiler oluyorsa, bunun nedeni kullanım sayısı yanında ve ondan daha çok önemli olarak, kullanılan yerdeki endüstriyel örgütlenme ve iş yapış biçimi, kullanılan yerde ve o yere götürülen teknolojinin ve ürünlerin yapısıdır (Erdoğan, 2003).

  • Son yıllarda ekoturizmin popülerliği artarken sürdürülebilirlik bağlamında destekleyici görüşler yanında eleştirel görüşler de olmaktadır. Eleştirilere göre, ekoturizm tanımlarında kullanılan yakalayıcı ve çekici sözlerle ekoturizmin gerçek amacı idealleştirilmiş tanımlamalar ve betimlemelerle gizlenmektedir: Turistin istekleri bağlamında ele alındığında ekoturizmin amacı, bilme, görme, yardım, doğaya saygı, doğanın kıymetini takdir etme gibi nitelemelerle açıklanır. Bu açıklama dikkatleri sürdürülebilirlilik sorunları olan kitle turizminden alıp daha az zararlı görünen ekoturizm gündemine kaydırma çabası olarak eleştirilir. Turizm endüstrisinin ve akademisyenlerin turizmdeki sürdürülebilirlilik iddiaları gerçeği yansıtmayan geçersiz iddialar ve teoriler olarak nitelenir. Daha kötüsü eleştirel çevreler tarafından ‘bilinç yönetimi” olarak nitelenir.

    Ekoturizmin kitle turizmine sürdürülebilir alternatif olarak sunulması da soruşturulmaktadır (Walpole ve Goodwin, 2000): Kitle turizminin nesine alternatiftir? Sayısal çokluğa ve bir yere yığılmaya mı? Ya da kitle turizminde önemli yerlerde yabancı veya yabancı ortaklığında büyük sermayenin egemen olmasına mı alternatiftir? Değildir, çünkü benzer sermaye kar olasılığı yüksek olan her yere gidecektir. Bu yaklaşımlar kitle turizminin kavramsal tanımlamasının yeniden irdelenmesi konusunu gündeme getirmektedir.

    Bunun yanında, tanımlarda ayırıcı faktör olarak doğanın kullanım tarzı, örneğin doğanın yeniden biçimlendirilme şekli ve kapsamı ortaya çıkmaktadır. Doğayı kullanma biçimiyle ilgili bu ayırıcı faktör konusunda da bazı sorular yöneltilmektedir: Kullanılan bir yerin olduğu gibi tutulmasını kitle turizminde görülen büyük tesislerin kurulmaması mı garantiler? Kullanımın olduğu her yerde doğa yeniden biçimlenecektir. Sorun bu yeniden biçimlendirmenin hem tarzı ve kapsamı hem de sadece birkaç kişiye değil genel topluma getirdiği sonuçlardır.

    Ekoturizm kavramı ile beraber ekoturist ve ekolodge kavramları da gündeme gelmiştir. Ekoturistler ile kitle turisti arasındaki en temel ayırım ekoturistlerin daha çok doğa için gelmiş olmasında yatar. Teorik olarak ekoturist çevreye duyarlı olan turisttir. Ayrıca, çeşitli incelemelerde bulunduğu gibi ekoturistlerin ilgileri doğayla sınırlı değildir ve çok yönlü bir karaktere sahiptir. Fakat ekoturizm destinasyonu olarak bilinen bir yere giden her turistin çevreye duyarlı olacağı da beklenemez. Her şeyin ötesinde ekoturist olarak nitelenen kişi de her bir turist gibi ilginç ve rahatlatıcı bir tatil deneyimi aramaktadır. Ekoturistler eğitimli ve bilinçli olabilirler, fakat tatil yapmaktadırlar. Dolayısıyla tatilden beklenen kültürel anlamlandırmalar burada da geçerlidir.

  • Ekoresort adı verilen tesisler ekolojiye duyarlı turistik yapılanmalardır. Bu işletmeler kaynak koruma, geri dönüşüm ve enerji tüketimiyle “yeşil” modeli uyguladıklarını belirtmektedirler. Küresel çevre değişiminin bir etkisi de, peyzajın turizm amaçlı olarak kullanıldıkça ekolojik bütünlüğünün bozulduğudur. İnsanların doğal alanları kullanmaları, özellikle turizm amaçlı kullanımları arttıkça ekosistemin bozulması ve tahribi riski de artmaktadır (Burger 2000).

    Yukarıdaki tanımlar ve değerlendirmelerden hareketle araştırılması gereken çeşitli sorular gündeme gelmektedir:
    • Kitle turizminin gittiği yerler doğa değil miydi bir zamanlar ve şimdi ne tür bir doğa?
    • Neden birden bire “çevreyi düşünme” ile turizm birleştiriliyor ve ekoturizm çıkıyor?
    • Ekoturizm endüstrisi, doğayı tahrip ettiği söylenen kitle turizm endüstrisinden farklı bir endüstri mi?
    • Ekoturizm destinasyonları dışarıdan gelen tahriplere karşı koyabilir mi?
    • Ekolojik olarak sürdürülebilir bir turizm mi?
    • Çevreye daha az etki eden, yerel halk tarafından istenen bir turizm çeşidi mi?
    • Gerçekten yerel halkın kalkınmasına katkıda bulunmakta mı?
    • Yerelin kalkınması turizme bağlanabilir mi?

    Tüm bu gelişmeler kaçınılmaz olarak Türkiye’ye de yansımıştır. Bu yansıma akademik çevrelerdeki tartışmalardan kamu politikalarına kadar geniş bir alanda çeşitli ifadelerini bulmaktadır. Türkiye, ekoturizm etkinliklerinin uygulanması açısından zengin doğal ve kültürel kaynak değerlerine sahiptir. Kamu politikalarında yansıması, 1980’lerin ortalarında hızlanan küreselleşme ve özelleştirme fırtınası içinde devletin kalkınma umudunu turizme bağlaması ve turizmi teşvik için alınan kararlar, yapılan yasalar ve uygulamaları biçiminde olmuştur. Yerel yönetimlerin ve halkın turizm ile ilgili kararlara katılmasını sağlayacağı iddia edilen alternatif turizm projelerine hız verilmiştir. Bu çalışmalara dayalı olarak Türkiye’nin değişik yörelerinde çeşitli turizm türlerini hayata geçiren örnek faaliyetler teşvik edilip gerçekleştirilmiştir.

  • Yukarıdaki yaklaşımlarda temel eleştiri, tanımlamalar ve betimlemelerle sunulanların gerçek uygulamalarla uyuşmazlığı ve gerçekleri yansıtmaması etrafında odaklanmaktadır. Gössling (1999) ekoturizmin ilkelerini ve gerekliliklerini yerine getirmenin oldukça zor olduğunu ifade etmesine karşın, ekoturizmin gelişen ülkelerde biyolojik çeşitlilik ve ekosistem fonksiyonlarını korumaya katkıda bulunabileceğini belirtmektedir. Ekoturizmin gelişmesinde devletin rolü, gelişmenin planlı bir şekilde yürümesine izin veren, yasal bir ortam sağlamaktır. Ekoturizm planları ile ilgili her sektörü, grubu, yerel kuruluş üyelerini, yerel yönetimleri, devlet kurumlarını, yerel halkı, ziyaretçileri, sivil toplum kuruluşlarını, eğitim kuruluşlarını, seyahat acentelerini vb. içine katan bir planlama yaklaşımı ile gerçekleştirilecek projeler daha başarılı olacaktır. Tüm bu eleştirel ve destekleyici görüşler doğrultusunda, sürdürülebilir bir turizm ve ekoturizm ancak (a) Çevresel ve ekolojik anlamda sürdürülebilir; (b) Ekonomik anlamda uygulanabilir; (c) Sosyal anlamda kabul edilebilir özelliklere bağlı olarak, çevreci bir yönetim ve planlamayla gerçekleşme olasılığına sahiptir

    Yrd.Doç.Dr. Nazmiye Erdoğan
    Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu

    Kaynakça
    Burger, j. (2000) Landscape, Tourism, and Conservation. The Science Of The Total Environment, 249(1-3): 39-49, USA.
    Erdogan, N., & E. Baris (2007). Environmental protection programs and conservation practices of hotels in Ankara. Turkey. Tourism Management, 28 (2), 604–614.
    Erdoğan, N. Çevre ve (Eko)turizm. Ankara: Erk, 2003.
    Gösssling, S. Ecotourism: A Means To Safeguard Biodiversity and Ecosystem Functions?, Ecological Economics, 1999, 29(2): 303-320. Sweden.
    Leung, Y. ve Diğerleri, The Role of Recreation Ecology in Sustainable Tourism and Ecotourism, içinde McCool, S. ve R. N. Moisey (eds), 2001, Tourism, Recreation, and Sustainability: Linking Culture and the Environment. NY: CAB International
    Nepal, K. S. Tourism in Protected Areas The Nepalese Himalaya, Annals of Tourism Research, 2000, 27 (3): 661-681.
    Walpole, M. J. ve H. J. Goodwin Local Economic Impacts of Dragon Tourism in Indonesia. Annals of Tourism Research, 2000, 27(3):559-576.
    Weaver, D. B. Magnitude of Ekoturizm in Costa Rica and Kenya, Annals of Tourism Research , 1999, Volume 26, Issue 4, October 1999, Pages 792-816. Griffith University, Australia.

    Yazarın Özgeçmişi
    Yrd. Doç. Dr. Nazmiye Erdoğan 1988 yılında AÜZF Peyzaj Mimarlığı Bölümünden mezun oldu ve aynı bölümde Yüksek Lisans öğrenimini tamamladı. 1992 yılında KTÜ Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümünde araştırma görevlisi olarak göreve başladı. Doktora çalışmasını 1998 yılında tamamladı. 1998’den beri Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler MYO’nda öğretim elemanı olarak görev yapmaktadır. “Çevre Sorunları, Çözümler ve Öneriler” ile “Çevre ve Ekoturizm” adlı iki kitap çalışması ve çok sayıda makale ve bildirileri bulunmaktadır.

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu