YUKARI

Haberler

Eklenme Tarihi: 05 Mart 2008

Suni Yağmur Kuraklığa Çare Olabilir mi?

  • 01.03.2008 Referans

    Hatırlayacaksınız Eczacıbaşı, Coca-Cola, Shell, BP gibi devlerin üye olduğu İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği'nin (TBCSD) davetlisi olarak Türkiye'ye gelen Dünya Kaynak Enstitüsü Başkanı Jonathan Lash, 2006'nın nisan ayında Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde önemli bir konuşma yapmıştı. Küresel ısınmanın özellikle Türkiye'yi tehdit ettiğini; Anadolu'nun daha kurak bir hale geleceğini ayrıntılı olarak ondan öğrendik. Hatta ürpertici bir iddia da gündeme geldi o zamanlar: Türkiye'nin bazı noktalarında yağışlar iyice azalacak, içme suyu kaynakları kuruyacak ve tarım faaliyeti büyük darbe alacaktı.

    Geçen bu kısacık süre bile Jonathan Lash'ın elindeki bilimsel verileri haklı çıkaracak gibi görünüyor. Son iki yıldır Akdeniz çanağında bir değişim var. Biraz da merak dürtüsüyle Yunanistan, İtalya, İspanya ve Tunus'un yağış rejimi değişimlerini şöyle bir inceledim. Son iki yılın verilerini Türkiye'yle karşılaştırdım. Durum hiç de iç açıcı değil. Doğu Akdeniz havzasında gelecekteki kuraklığın işaretleri var. Özellikle de Anadolu yarımadasının batı ve iç kesimleri önümüzdeki on yıllarda dramatik sıkıntılar yaşayacak gibi görünüyor.
     
    Doğu Akdeniz havzası tehlikede

    Bu amatör gözlemden edindiğim bilgileri ABD'de yapılan bilimsel araştırmalar da doğruluyor. Çalışmaların tümünde ortak bir mesaj var: Küresel ısınma bazı bölgelerde yoğun ve ani yağışlara yol açarken özellikle Akdeniz çanağına kuraklık şeklinde yansıyacak. Türkiye, Suriye, İsrail, Irak, Ürdün, Lübnan ve Mısır en çok etkilenecek ülkeler. Akdeniz havzasıyla klimatolojik bağlantısı olan Güney Avrupa'da da durum pek parlak değil; yüksek rakımlı yerlerde yağış epey azalacak. Hatta bunun etkileri şimdiden hissedilmeye başlamış bile. Örneğin Alp Dağları üstündeki buzullar son 15 yılda yüzde 20 azalmış.

    Türkiye'ye baktığımız zaman asıl büyük sorunların kontrolsüz artan nüfus yoğunluğu nedeniyle metropol kentlerde yaşanacağı görülüyor. Biraz garip olmakla beraber metropol kentlerin kendine özgü bir klima sistemi var. Trafik yoğunluğunun yarattığı kirlilik ve beton kütlelerinin sıcaklık absorpsiyonu kentsel yerleşimleri mini kuraklık alanları haline getiriyor. Çevrede orman fakirleşmesi varsa durum daha da kritik.

    Asıl önemli sorun ise egzoz ve baca gazlarının oluşturduğu hava kirliliği ortamında bulutların yağmur haline gelemeyişi. Kirliliğe neden olan emisyon partikülleri yağmur damlalarını küçültüyor, yere inmesini önlüyor. İklim değişikliği nedeniyle basınç sistemlerinin coğrafya üzerindeki dağılımında küresel ısınmanın etkisiyle ciddi kaymalar da görülecek. Bu gelişme rüzgârların şiddetinin ve yönünün kısmen değişmesi demek.
     
    Yağmur bombası çare mi?

    Popüler tanımıyla "yağmur bombası" denen nesne hakkında kamuoyunun bilgisi hayli sınırlı. Hatta bunun oldukça basit bir iş olduğuna inanan çok kişi var. Sistemin altında oldukça ilginç bir teknoloji yatıyor oysa. İşin temeli şu: Su damlacıklarının oluşabilmesi için çekirdek görevi yapabilecek "gümüşiyodür" bulutun tam merkezine aşılanıyor.
    Gümüşiyodür, gümüşnitrat çözeltisine halojen tuzların eklenmesiyle meydana gelen kimyevi bir bileşik. 19. yüzyılda fotoğraf endüstrisinin doğmasına yol açmış.

    Gümüşiyodürün yağmur yaratma gibi bir işlevi yok. Gümüşiyodür bulut içindeki fizyolojik gelişimi hızlandıran ya da olgunlaştıran bir maddeden ibaret; dünyada henüz yapay yağmur oluşturacak bir yöntem geliştirilememiş.
    Teknik yeni sayılabilir. İlk suni yağmur uygulaması ABD'de başlamış. Kimi deneylerde bulutların buz kristalleriyle tohumlanabileceği görülmüş. Önce katı karbondioksitle; yani bizim "kuru buz" dediğimiz maddeyle bulutlar aşılanmış. Sistemin esası mikronize buz parçacıklarıyla bulut kitlesini soğutma prensibine dayanıyor. 1946'da Massachusetts'te gerçekleşen uygulamadan sonra ise aynı işlevi gören gümüşiyodür kullanımı yaygınlaşmış.

    Gümüşiyodür en iyi tohumlama materyali olmasına rağmen uçaktan atılması başarı şansını azaltan en önemli faktör. 1997'den sonra gümüşiyodür fişekleri tıpkı askeri topçu tekniğiyle yerden uçaksavar sistemleriyle bulutların merkezine atılmaya başlanmış. Yerden havaya tohumlama sistemi özellikle Çin'de büyük ilgi görüyor. Hindistan'da ise kalsiyum ve bor gibi maddeler modifiye edilerek bazı yeni deneyler yapılıyor. Sonuçlar oldukça müspet; ancak her bulut kütlesini doğrudan aşılamak mümkün değil. Bu sorunu çözmek için Amerika'da "vakum" sistemiyle pratik bir yöntem geliştirilmeye çalışılıyor. Tüm çabalar yağışsız bölgelerin üzerinden geçip giden bulutları yağışa zorlamak.

    Suni yağmurun temel sorunları çözemeyeceği muhakkak. Fosil yakıtların daha fazla tüketilmesi değişimi tetikliyor. Süreç iklimsel periyodun dışında yapay etkiler taşıyor. Dolayısıyla bugünkü araştırmalar Akdeniz çanağında en yoğun yerleşim biriminin 2 milyonu geçmemesi gerektiğini söylüyor. Kısacası ölçüyü kaçırmış büyük metropoller önümüzdeki on yıllarda kuraklıktan en çok etkilenen yerler olacak.
     
    2100 yılında Akdeniz havzasında neler olacak?

    Kutup buzullarının yanı sıra Akdeniz'i çevreleyen yüksek dağlarda bulunan buzul katmanları büyük ölçüde eriyecek. Deniz yüzeyi en az 11 cm. yükselecek. Okyanuslarda görülen tropik fırtınalar artacak. Aynı süreç Cebelitarık Eşiği'ni aşarak kısmen Akdeniz'e de sirayet edecek.

    Tatlı su kaynakları azalacak. Yeraltı suyu daha derinlere çekilecek; bazı bölgelerde yok olacak. Bu konuda en riskli bölgelerden biri de Anadolu stepleri ve özellikle de Konya Ovası.

    Akdeniz çanağı etrafında bulunan ülkelerin doğu ve güney bölgelerinde şiddetli su sıkıntısı yaşanacak. Akdeniz'deki kuraklık Orta ve Doğu Avrupa'yı da etkileyecek. Assuan Barajı'nın dolması sonucu kuraklık Mısır'da çok daha yoğun biçimde hissedilecek. Nil Nehri ile Fırat ve Dicle gibi nehirlerin akış rejiminde ciddi değişmeler yaşanacak. Halen kullanılmakta olan tarım alanlarının yüzde 43'ü çölleşecek.

    Akdeniz'in deniz suyunda ise esasen çok fakir olan plankton varlığı daha da azalacak. Bu, canlı yaşamın besin zincirinde önemli kopmalar demek. Akdeniz'in ünlü maviliği ve saydamlığı artarken bu güzel görüntünün altından başka sorunlar ortaya çıkacak.   
     
    Suni yağmur için yeni arayışlar

    Gümüşiyodür bazlı suni yağmur yerine geçecek daha ekonomik çözümler için çalışmalar yapılıyor. Olgunlaşma noktasına gelmiş iki proje var. İlki Hindistan'dan: Lazer yardımıyla oluşturulan yapay yıldırımlar endotermik tepkiler oluşturarak atmosferdeki nitrojen ve oksijen moleküllerini etkiliyor ve bulutların yapısını olgunlaştırıyor. Yapay sistem mevcut sıcaklık etkisini asgariye indirerek ortamı yağışa hazır hale getiriyor.

    Diğer bir buluş ise Brezilya'dan: Meteorolojik radarlarla kalınlığı ve yoğunluğu saptanan bulutlar gizli tutulan bir karışımla tohumlanıyor. Buluta enjekte edilen madde küçük damlacıkların birleşmesini ve yer çekimine uygun hale gelmesini sağlıyor. Havadan veya yerden püskürtülen karışım yeterli doygunluğu sağlayınca yağmur başlıyor.

    Bu konuda çok sayıda araştırma var. Bazı Batılı şirketler suni yağmur işini başlı başına bir ticaret ve inovasyon faaliyeti olarak görüyor. Ar-Ge çalışmaları için sadece ABD'de ayrılan fonların toplamı şimdiden 2 milyar dolara ulaşmış durumda.

    http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=91473    

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu