YUKARI

Haberler

Eklenme Tarihi: 28 Aralık 2007

Türkiye Yeşillerinin Düzenlediği Kuraklık Sempozyumu Sonuç Bildirgesi Yayınlandı

  • Türkiye Yeşilleri ve Heinrich Böll Stiftung Derneği'nin, 27-28 Kasım 2007'de İTÜ Maçka Sosyal Tesisleri'nde gerçekleştirdiği Kuraklık Sempozyumu'nda yürütülen tartışmalardan çıkan sonuç önerileri yayınlandı.
        

    Türkiye Yeşilleri ve Heinrich Böll Stiftung Derneği'nin, 27-28 Kasım 2007'de İTÜ Maçka Sosyal Tesisleri'nde gerçekleştirdiği Kuraklık Sempozyumu'nda yürütülen tartışmalardan çıkan sonuç önerileri aşağıda sıralanmıştır:

    1. Kuraklık, yanlış su ve tarım politikalarının olduğu kadar, iklim değişikliğinin de en önemli sonucudur. Kuraklık sorununu iklim değişikliğinin diğer etkileri ile birlikte ele almak gereklidir. Kuraklık ve iklim değişikliğinin diğer etkilerinden korunmak için öncelikle iklim değişikliğine karşı gerekli önlemler alınmalıdır. Küresel ısınmaya neden olan sera gazlarını azaltmayı hedeflemeyen, sadece iklim değişikliğinin sonuçlarını hedef alan bir adaptasyon politikası kabul edilemez. Türkiye bu alanda sorumluluklarını bir an evvel yerine getirmeli, enerji, ulaşım, tarım ve sanayi politikalarını buna göre düzenlemelidir.

    2. Kentsel yerleşim alanları, su havzaları ve ekolojinin kuralları gözetilerek belirlenmelidir. Kentlere içme suyu sağlayan baraj ve göllerin su toplama alanındaki yapılaşma, yağmur ve kar sularının akarsu, göl ve yeraltı sularına karışmasını engellemekte, hayati önem taşıyan yağışlarla yeryüzüne geri dönen suyun, kentin kanalizayon sisteminde yok olmasına neden olmaktadır. Çarpık yapılaşmanın su kaynaklarının yenilenmesine olan bu olumsuz etkisi vurgulanmalıdır.

    3. Günümüzde fosil yakıtlardan elde edilen enerjiyi, aynı tüketim hızını koruyarak bioyakıttan eldeye etmeye çalışmak, tarım arazilerinin ve ormanların bioyakıt üretmek için amaç dışı kullanımını hızlandıracak, biyoyakıt elde etmeye yönelik tek tip ürün yetiştirmeyi teşvik ederek bir gıda krizine yol açma riski yaratacak, ormanların ve doğal dengenin yok olmasını hızlandıracaktır. Bu yüzden bioyakıt alternatifinin, iklim değişikliğine çözüm olduğunu düşünmek son derece olumsuz sonuçlar doğurabilir. Mevcut yakıt tüketiminin azaltılmasını hedeflemek tek alternatif olarak görünmektedir.

    4. Sempozyuma katılan çiftçiler ve çiftçi sendikaları sözcüleri, yerel tohumlarının kuraklığa daha dayanıklı olduğunu, endüstriyel tohumlara göre daha az su tükettiğini, toprağın verimliliğini uzun vadede azaltmadığını vurgulamışlardır. Tohum yasasına muhalefet edilmeli, yerel tohumların korunması, kullanılması ve yaşatılması sağlanmalıdır. Bu yaklaşım "köylü bilgeliği" nin esas alınması anlamına gelecektir.

    5. İnsanların kendi coğrafyalarında üretilen yerel gıdalar ile beslenmesinin daha faydalı olduğu verisinden de hareketle, "yerel üretim, yerel tüketim" yaklaşımı benimsenmiştir. Bu durum gıdaların dolaşımından kaynaklanan tüm maliyetlerin de (petrol kullanımının küresel ısınmaya katkısı, ekonomik maliyetler ve insan sağlığına etkileri) ortadan kalkmasına yarayacaktır.

    6. Kuraklık ekonomik etkileri ülke düzeyinde yıkıcı sonuçlar yaratabileceği için bir güvenlik sorunu olarak ele alınmış, devletin kuraklığı önlemek için süreklilik taşıyan politikalar geliştirmesi gerektiği vurgulanmıştır. Kuraklığı önlemek ve zararlarını karşılamak amacıyla önceden alınabilecek her türlü önlem için her türlü maliyet şimdiden ödenmelidir. Bu maliyetler şu an çok büyük görünse de, sonradan ortaya çıkacak maliyetlerin bugün tedbir için ayrılması çok daha akılcıdır.

    7. Endüstryalizm suyu bir hak olmaktan çıkarıp "ihtiyaç" haline getirmiştir. Su metalaşmış ve bir ticari mal haline gelmiştir. Oysa su bir meta ya da bir ihitiyaç değil, doğanın herkesin yararlanması için sunduğu bir armağandır. Su insanlığın ortak değeri, yaşam kaynağı ve temel bir insan hakkı olarak benimsenmelidir. Akarsular da dahil, tüm su kaynaklarının özelleştirilmesine karşı çıkılmalıdır.

    8. Deniz suyunun içme suyuna dönüştürülmesi, nehir yataklarının değiştirilerek büyük su kütlelerinin metropollere akıtılması, yeraltı sularının yenilenme hızını aşacak şekilde çekilerek tüketilmesi, dev barajlar yapılması gibi ileri teknoloji gerektiren pahalı ve enerji yoğun çözümler hem doğaya geri dönüşsüz zararlar verdiği, hem de iklim değişikliğini hızlandıracağı için kabul edilemez. Mevcut tatlı su kaynakları ekolojiye uygun, doğal akışı ve yenilenme hızı içinde kullanılmalı ve korunmalıdır.

    9. Kuraklığın da etkisiyle krize sürüklenen tarımsal üretimde sürdürülebilir politikaların benimsenmesi gerekmektedir. Endüstriyel tarım dünyanın tüm su kaynaklarını, toprağı, tohum birikimini, biyolojik zenginliğini ve ormanları tüketerek gelecek kuşakları ve yeryüzündeki tüm yaşamı tehlikeye sokmaktadır.

    10. Sempozyumda toplumsal cinsiyet ve enerji konusunda bir atölye gerçekleştirilmiş, bu atölyede her türlü enerji politikasının hayata geçirilmesinde toplumsal cinsiyet bakış açısının gözetilmesi gerekliliği vurgulanmıştır.
    Sempozyum katılımcıları bu politika önerilerinin takipçisi olacak ve geliştirilmesi için çalışacaktır.    

     

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu