YUKARI

Sürdürülebilir Yaşam

Eklenme Tarihi: 09 Eylül 2025

Kapalı ekosistemler bize ne öğretiyor?

  • Biosphere 2 deneyleri, kapalı ekosistemlerin sınırlarını ve iklim değişikliğinin etkilerini ortaya koyuyor. Dünyanın korunmasının önemi bir kez daha netleşiyor.

    İklim değişikliği çağımızın en kritik sorunlarından biri. Bilim insanları, gezegenin giderek daha fazla ‘dönülmez eşik’ noktalarıyla karşı karşıya olduğunu vurgularken, doğayı anlamak ve geleceği ön görmek için yeni yöntemlere başvuruyor. Bu yöntemlerden biri de insan yapımı biyosferler: Dünyanın ekosistemlerini kontrollü koşullar altında yeniden yaratmayı amaçlayan devasa kapalı sistemler. Arizona Çölü’nde yer alan Biosphere 2, bu alandaki en bilinen örneklerden biri. 1990’larda kurulan ve ilk yıllarında sık sık başarısızlıkla anılan bu dev yapı, bugün iklim bilimi için benzersiz bir araştırma merkezi konumunda. Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı yeni bir makaleye göre, bir zamanlar ‘çılgın bir deney’ olarak görülen Biosphere 2, aslında ekosistemlerin işleyişini ve insan-doğa ilişkisini anlamak için eşsiz dersler sunuyor. Biosphere 2, içinde okyanus, yağmur ormanı, tarım alanı ve savana barındırarak dünyanın farklı ekosistemlerini taklit etmeyi amaçladı. İlk denemelerde yaşanan oksijen düşüşü, okyanus asitlenmesi ve beslenme zorlukları gibi sorunlar, yalnızca bu tür deneylerin sınırlarını göstermekle kalmadı; aynı zamanda iklim değişikliğinin bugünkü etkilerini ön görmek için de önemli ipuçları verdi.

    Biosphere 2’nin hikâyesi
    Biosphere 2, 1991 yılında Arizona Çölü’nde kuruldu. Adı, insanlığın ilk ve en büyük biyosferi olan ‘Biosphere 1’ yani dünyaya bir gönderme niteliği taşıyordu. Projenin amacı, farklı ekosistemleri bir arada barındıran kapalı bir sistem yaratarak yaşamın nasıl sürdürülebileceğini araştırmaktı. Yaklaşık üç dönümlük alana yayılan bu dev tesisin içinde yağmur ormanı, okyanus, mangrov bataklığı, savana ve tarım alanı bulunuyordu. İki yıl boyunca sekiz kişi, dış dünyayla bağlantısı kesilmiş şekilde burada yaşamayı kabul etti. Ancak bu cesur girişim, ilk yıllarında basının sert eleştirilerine maruz kaldı. Katılımcıların bilim insanı değil, çevre konusunda kendi kendini yetiştirmiş kişiler olması da projeyi sık sık alay konusu haline getirdi. Bununla birlikte, deney sırasında ortaya çıkan sorunlar – örneğin oksijen seviyesinin hızla düşmesi, bazı türlerin yok olması ve beslenmenin tekdüze hale gelmesi – bilimsel açıdan son derece değerli oldu. Zira bu bulgular, kapalı bir sistemde denge sağlamanın ne kadar zor olduğunu ve dünyanın ekosistemlerinin ne denli benzersiz bir hassasiyetle çalıştığını gözler önüne serdi. Biosphere 2, ilk etapta ‘başarısızlık’ etiketiyle anılsa da zamanla iklim bilimi için önemli bir laboratuvara dönüştü. Bugün Arizona Üniversitesi tarafından işletilen tesis, hem geçmiş deneyimlerden alınan dersleri barındırıyor hem de yeni araştırmalara kapı aralıyor.

    İşte iklim değişikliğinin doğa ve insan üzerindeki etkileri
    Biosphere 2 ve benzeri deneyler, yalnızca kapalı bir sistemde yaşamın zorluklarını göstermekle kalmadı, aynı zamanda iklim değişikliğinin doğa ve insan üzerindeki etkilerini anlamak için de çarpıcı dersler sundu.
    1. Gaz dengesi hassastır. Deneyde oksijen oranı kısa sürede yüzde 21’den yüzde 14.2’ye düştü. Toprak bakterilerinin yoğun karbondioksit tüketimi, atmosferdeki dengeyi bozdu. Bu bulgu, dünya atmosferinin aslında ne kadar hassas dengelerle işlediğini gösterdi (World Economic Forum, 2025).
    2. Okyanus asitlenmesi hızla gerçekleşebilir. Yüksek CO₂, Biosphere 2’nin küçük okyanusunu kısa sürede asitleştirdi. Bu durum, iklim değişikliğinin deniz yaşamına etkileri hakkında yeni araştırmaların önünü açtı. Özellikle kalsiyum karbonatlı kabuklu deniz canlılarının hassasiyeti burada gözlemlendi.
    3. Gıda üretimi kırılgandır. Katılımcılar yiyeceklerinin yüzde 80’ini kendileri üretti ancak birçok ürün verimsiz veya zahmetli olduğu için beslenme tekdüze hale geldi. Bu, tarımsal çeşitliliğin sürdürülebilirliği için önemli bir uyarı niteliği taşıyor.
    4. İnsan sağlığı doğrudan etkilenir. CO₂ seviyeleri yükseldikçe, kapalı alanda yaşayan insanlar yorgunluk ve bilişsel zorluklar yaşadı. Bu deneyim, iklim değişikliğinin insan sağlığı üzerindeki potansiyel etkilerini doğrudan ortaya koyuyor.
    5. Doğal dengeyi kopyalamak mümkün değil. Hiçbir kapalı sistem, dünyadaki doğal özerklik ve kendini yenileyebilme kapasitesine yaklaşamadı. Bu da bize en önemli gerçeği hatırlatıyor: Dünyanın ekosistemlerini korumak, onları başka yerde yeniden yaratmaya çalışmaktan çok daha ucuz ve etkili.

    İnsanlık doğayı kopyalamak yerine ondan öğrenmeli
    Biosphere 2’nin hikâyesi, insanlığın doğayı kopyalamak yerine ondan öğrenmesi gerektiğini gösteriyor. Kapalı sistemler hiçbir zaman dünyanın olağanüstü dengesini yeniden üretemedi. Bu gerçek, bize gezegenimizin sunduğu ekosistem hizmetlerinin eşsiz ve paha biçilmez olduğunu hatırlatıyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun makalesinde de vurgulandığı gibi, bu tür deneyler bize iki önemli ders bırakıyor: Birincisi, doğanın karmaşık ilişkilerini anlamak için cesur denemelere ihtiyaç var. İkincisi, dünyanın sunduğu yaşam desteği sistemlerini korumak, onları başka bir yerde yeniden inşa etmeye çalışmaktan hem daha ucuz hem de daha sürdürülebilir. Bugün Biosphere 2, bilim insanlarına geleceğe dair güçlü ön görüler sunuyor. Ağaçların iklim stresine verdiği tepkilerden okyanusların asitlenmesine, tarım ürünlerinin geleceğinden su döngüsünün kırılganlığına kadar pek çok alanda bilgi üretiyor. Bu da onu, iklim değişikliğinin etkilerini anlamak ve çözüm yolları geliştirmek için eşsiz bir laboratuvar haline getiriyor.

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu