YUKARI

Sürdürülebilir Yaşam

Yazar: Ayşen Eren | Eklenme Tarihi: 30 Aralık 2008

Sürdürülebilir Yaşam Oyunları veya Hadi Oyuna!

  • Sürdürülebilir kalkınma, sürdürülebilir gelişim, sürdürülebilir enerji, sürdürülebilir tarım, sürdürülebilir moda, sürdürülebilir mimari, sürdürülebilir üretim, sürdürülebilir tüketim, sürdürülebilir yaşam. Günümüzün moda kavramı “sürdürülebilir”, İngilizce “sustainable” sözcüğünden geliyor.

    Anlamı, bir kaynağı tüketmeden veya kalıcı zarar vermeden kullanmak olarak ifade edilebilir. Sürdürülebilirlik, bugünü geleceğe bağlıyor ve sorumlu kılıyor. Atalarımızın mirası Dünyanın tümüyle bize ait olmadığı, sadece bir süreliğine emanet edildiği ve gelecek nesillere bırakılacağı gerçeğini hatırlatıyor. Ya bugün yaşamımızın devamı için gereken kaynakları bilinçli ve sorumlu kullanır, bu kaynakların gelecekte nesillere aktarılmasını sağlayarak onların da yaşamlarını garanti altına alırız; ya da bu kaynakları sorumsuzca tüketip, kirleterek gelecek nesillere yaşam şansı tanımayız. Bugün yapacağımız seçimler, hem bizim hem de gelecek nesillerin yarınını şekillendirecek.

    Bırakın Hayatınız Konuşsun!
    Amerikalı Quaker’ların bilinen bir sözüdür: “Bırakın hayatınız konuşsun!” Bugün yaşantımıza bir göz atarsak, 21. Yüzyılın başında varlık içinde yokluk yaşadığımızı söyleyebiliriz. Annelerimiz, dedelerimiz, ninelerimiz için bundan 30-40 yıl önce lüks kabul edilen şeyler bizim için ihtiyaç haline gelmiş durumda; araba, her sezon yenilenen giysi ve ayakkabılar, bulaşık ve çamaşır makinesi, cep telefonu vs. Peki ya yaşamımız için temel olan ihtiyaçlar?

    Su yaşamın kaynağı. Kurak geçen 2007’de suyun tükenebilen bir kaynak olduğunu hatırladık. Belki bu gerçek bugüne kadar hiç aklımıza gelmemişti. Oysaki su kaynaklarımızın yarısını son 40 yıl içinde kaybettik. Dünyada 1998’de 28 ülke su sıkıntısı yaşadı ve 2025 yılında bu sayının 56’ya yükselmesi bekleniyor.

    Anlık susuzluğumuzu gidermek için bir şişe suya yüksek fiyat ödüyor, sonra plastik şişeleri çöpe atıyoruz. Sonra bu şişeler yolları, dereleri, deniz kenarlarını, piknik alanlarını, kısacası çevremizi süslüyor. Plastik şişelerin doğada çözünmesi 500 yıl sürüyor. Büyük Okyanus’a atılan çöplerin alanı ABD’nin yüzölçümünün iki katına ulaştı. Yakında yüzen plastik çöplerden dolayı ismini Plastik Okyanus olarak değiştirmemiz gerekecek. Giderek artan bu çöpler nereye gidecek?

    Gıda en temel ihtiyaçlarımızdan birisi. Yediğimiz ekmek, binlerce yıl süresince ülkemiz ikliminde, toprağında evrimleşen yerel buğdayla değil, dünyanın neresinde, nasıl üretildiğini bilmediğimiz buğdayla yapılıyor. Taze, günlük yiyecekler yerine dondurulup paketlenmiş, raflarda aylarca beklemiş hazır gıdalarla beslenir olduk. Pazarlarda yerel, mevsimsel ürünler yerine aynı renk ve aynı boyda, sınırlı çeşitte sebze ve meyveyi her mevsim görüyoruz. Gıdanın fiyatı yükselirken, besin değeri düşüyor. Toprağa atılan zirai ilaçlar ve kimyasal gübreler hem toprağın hem de suyun kalitesini bozuyor. Sularımızdaki kirliliğin yarısından fazlası ve topraklarımızdaki atık kirliliğinin üçte ikisi kimyasal gübre sızıntılarından kaynaklanıyor. Tarım ve hayvancılık için ayrılan arazilere binalar yapılıyor, şehirler kuruluyor.

  • Enerji tüketimimiz hesapsızca ve hatta sorumsuzca artıyor. Artık güneş daha yakıcı, yağmur ya daha seyrek ya da daha şiddetli, rüzgar daha sert. Mevsimler düzensizleşirken, doğa olaylarının şiddeti artmaya başladı. Enerji üretmek için kullandığımız fosil kaynakların bu doğa olaylarının ve küresel iklim değişikliğinin sorumlusu olduğunu öğrendik. Ayıca bu fosil yakıtların, doğal gaz, petrol ve kömürün doğaya ve insan sağlığına verdiği zararları görüyoruz.

    Kırsalda yaşayanlar kentlere taşınıyor. Kentler yeryüzüne kanser hücresi gibi yayılıyor. Doğada, kırsalda dingin, sakin ritimli bir yaşam yerine, yüksek binalarla dolu kalabalık kentlerde, dar ve kapalı alanlarda yaşamayı tercih ediyor, trafikte saatlerimizi harcıyor, egzos soluyoruz.

    Kentlerde, içinde yaşadığımız onca kalabalığa rağmen birbirimize yabancılaşıyoruz, en yakınımızdaki insanları, komşularımızı, iş arkadaşlarımızı tanımıyoruz. Toplumsal yaşama katkımız düşük düzeyde. Etrafımızı saran kişiliksiz, isimsiz insan yığınları tecrit edilmişlik duygularını güçlendiriyor, korku, güvensizlik ve düşmanlık duygularını besliyor.

    Boş zamanlarımızda spor yapmak, okumak, yürüyüşlere çıkmak, hobilerimizle uğraşmak, arkadaşlarımızla birlikte olmak veya toplumsal projelerde çalışmak yerine alışveriş merkezlerini dolaşıyoruz. Alışveriş sırasında kendimize “İhtiyacım var mı?” diye sormadan satın alıyoruz. Bir şeyler yaratmak, üretmek yerine harcayabilmek ve satın alabilmek bizi mutlu etmeye başladı.

    Yüz yüze konuşmak yerine internet üzerinden özensiz, kısa cümlelerle haberleşiyoruz. Fiziksel veya pasif sözlü şiddet, kurduğumuz ilişkilerin ve iletişimimizin bir öğesi haline geldi. Rahatlıkla tepkisel, kırıcı, suçlayıcı, eleştirel olabiliyoruz. İletişimde saygı ve nezaketi, ilişkilerimizde güveni, sevgiyi, anlayışı, yakınlığı, samimiyeti özler, arar olduk.

    Peki yaşama katkınızdan memnun musunuz?

    Yaşadığımız ve yaşayacağımız yokluklar değişimin anahtarı olacaklar. Değişim önce değerlerimizde başlayacak sonra yaşamımıza yansıyacak. Değişim zorunlu, çünkü gidecek bir başka Dünya yok! Sürdürülebilir yaşam bu değişimin bir sonucu. Sürdürülebilir Yaşam Oyunları ise değişimi başlatan, kolaylaştıran bir araç.

  • Sürdürülebilir Yaşam Oyunları
    Neden Sürdürülebilir Yaşam Oyunları? Çünkü sürdürülebilir yaşam, kişisel gelişimi, saygılı, dürüst, samimi ve iyi niyetli iletişimi, anlayışı, sorumluluğu, şiddetsizliği, dayanışmayı, anlaşmayı, çözüm odaklı olmayı, toplumun iyiliğini kişisel çıkarların üzerinde tutmayı, takım ruhunu, Doğa’nın içinde O’ndan bir parça olmayı destekler. Bu oyunlar kişi ve grupları “sürdürülebilir yaşam” kavramına eğlendirerek hazırlamayı amaçlar. Eğlencesiz yaşam sürdürülemez!

    Günümüzde alışılagelmişin dışında özel tasarlanmış bu oyunlar, oyuncuların birbirini tanıması ve eğlenmesinin ötesinde, ruhsal, düşünsel, zihinsel ve sezgisel gelişimlerinin ve farkındalıklarının arttırılmasında kullanılıyor. Bu oyunlarla, bilginin monolog şeklinde eğitimci tarafından pompalanması yerine, katılımcıların yaşayarak deneyim kazanmaları ve bunu grupla paylaşmaları amaçlanıyor.

    Oyunlar, birbirini tanıyan veya tanımayan insanlar arasında güven, samimiyet, birbirini kabullenme ve birlik duygularını geliştirirken, bu insanların grup haline gelmelerine de yardımcı oluyor. Başta birbirinden soyutlanmış duran kişiler arasında ortak bir benlik oluşuyor. Birlikte oynayan, eğlenip, gülen insanlar arasında iyi niyet duyguları artarken, takım ruhu güçleniyor. Böylece amaç ve sorumlulukları ne olursa olsun grup daha etkin hareket edebiliyor.

    “Açılış oyunları” katılımcıları grup olarak bir araya getirip ismen tanışmalarını sağlar. Örneğin; “Ben ve Arkadaşım” oyununda, katılımcılar bir çember oluşturur. İlk oyuncu kendi ismini söyler. İkinci oyuncu kendi ismini ve bir önceki oyuncunun ismini söyler, “Benim ismim Ayşen. Bu arkadaşım Elif”. Üçüncü oyuncu kendi ismini söyledikten sonra kendisinden önce gelen Ayşen ve Elif’e bakarak “Bunlar arkadaşlarım Ayşen ve Elif” der. Bu çember tamamlanıncaya kadar devam eder.

    “Hareket oyunları” ile katılımcılar ortama, birbirlerine ısınırlar ve fiziksel gerilimi üzerlerinden atarlar. “Yaratıcı oyunlar”ın amacıysa, katılımcıların yaratıcılıklarını ve hayal güçlerini ortaya koymaları için cesaretlendirmektir. “Grup Öyküsü” oyununda, katılımcılar çember olup oturur. Programın temasına göre önceden belirlenmiş konu başlıkları arasından biri oylama ile seçilir. İlk oyuncu öyküyü başlatır ve bir iki cümle söyler. Kaldığı yerden, ikinci oyuncu bir iki cümle ekleyerek grubun öyküsüne devam eder. Öykü tamamlanıncaya kadar çemberdeki her oyuncu söz alır.

  • Şehir yaşamından yorulduğumuz anlarda, kendimize gelmek için doğada dolaşmak, sahile, parka veya bir ağaç altına kendimizi atmak isteriz. Doğa sanki bizi çağırır. Bir ağaç altında içilen bir bardak çay bile bizi dinlendirebilir. “Doğa oyunları”, doğa ile olan bu bağlantımızı zenginleştirip, güçlendirirken, doğa ile sözcüklerin ve bilinen beş duyumuzun dışında sezgisel ilişki kurmamızı, doğanın mutlu eden, gerginlikleri azaltan şifa yönünü hissetmemizi sağlarlar.

    “İnşaat oyunları”nın ilkesi ‘herkes çizemez ama herkes inşa edebilir’dir. Bu oyunlardan birisinde, katılımcılar yaratıcılık ve hayal güçlerini kullanıp belirlenmiş ölçütlere uygun olarak kendi binalarını inşa eder, sonra gruba sunarlar.

    “Proce oyunları” iş dünyasında karışık sorunların çözümüyle uğraşan grupların farklı bakış açıları geliştirmelerine, tartışmadan kalan kapalı noktaları açığa çıkarmalarına yardımcı olmayı hedefler. Örneğin; “Yap, Anlat, Devret” oyununda katılımcılar küçük gruplara ayrılıp belirli bir konu üzerinde proje geliştirirler. Belli bir süre sonunda tüm gruba anlatırlar, sonra diğer bir küçük gruba projelerini devredip, bir başka gruptan yeni projelerini devir alıp devam ederler.

    Oyunlar, kazanmaya değil katılıma yöneliklerdir. Bu kaybetme korkusunu önler, katılımı daha canlı tutar. Basittirler. Fiziksel güç gerektirmezler. Çocuklar, yaşlılar veya fiziksel özürlüler de oynayabilirler.

    Oyun programı grupların gelişim ihtiyaçlarına, katılımcı sayısına, yaş ve fiziksel durumlarına uygun olarak oyunların harmanlanması ile hazırlanır.

    En son ne zaman bir grup insanla oyun oynadınız, gülüp eğlendiniz? Anı yaşarken keyiflenip rahatladınız ve sürdürülebilir yaşam felsefesine dair bir şeyler öğrendiniz?

    Ayşen Eren
    Sürdürülebilir Yaşam Danışmanı/ Endüstri Yüksek Mühendisi
    www.surdurulebiliryasamoyunlari.com

    Kaynaklar:
    1. www.merriam-webster.com
    2. “Su Savaşları: Özelleştirme, Kirlenme ve Kar”, Vandana Shiva, BGST Yayınları
    3. www.tema.org.tr
    4. http://www.ntvmsnbc.com/news/434510.asp
    5. “Dünyayı Nasıl Tükettik?”, Lester R. Brown, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
    6. “Ekolojik Bir Topluma Doğru”, Murray Bookchin, Ayrıntı Yayınları
    7. “Entropi: Dünyaya Yeni Bir Bakış”, Jeremy Rifkin ve Ted Howard, İz Yayıncılık.
    8. “A Quaker Book of Wisdom”, Robert Lawrence Smith, Quill
    9. “Şiddetsiz İletişim: Bir Yaşam Dili”, Marshall B. Rosenberg, Sistem Yayıncılık
    10. “Troubled Water: Saints, Sinners, Truths and Lies about the Global Water Crisis”, Anita Roddick and Brooke Shelby Biggs, Anita Roddick Books.
    11. “Building Trust in Groups”, David Earl Platts, Findhorn Press.
    12. “The Spirit of Play”, Dale N. Le Fevre, Findhorn Press.

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu