YUKARI

Sürdürülebilir Yaşam

Eklenme Tarihi: 15 Ekim 2024

Dünya Gıda Günü’nde çarpıcı gerçekler ve geleceğimiz

  • Her yıl 16 Ekim’de kutlanan Dünya Gıda Günü, milyonlarca insanın hâlâ açlık çektiği bir dünyada, gıda güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor.

    Dünya nüfusu 2024 yılı itibarıyla 8 milyarı aştı ve bu sayının 2050'ye kadar 10 milyara ulaşması bekleniyor. Artan nüfus, gıda kaynakları üzerindeki baskıyı artırırken, iklim değişikliği, gıda israfı ve sürdürülebilir olmayan tarım uygulamaları bu krizi daha da derinleştiriyor.

    Gıda güvenliği nedir?
    Birleşmiş Milletler Gıda Güvenliği Komitesi'ne (CFS) göre, gıda güvenliği, herkesin, her zaman, yeterli, güvenli ve besleyici gıdaya fiziksel, sosyal ve ekonomik erişiminin olduğu bir durum olarak tanımlanıyor. Ancak günümüz dünyasında, milyonlarca insanın bu temel haktan yoksun olduğu bir gerçek. Her gün yaklaşık 25.000 kişi açlık nedeniyle hayatını kaybediyor ve dünya genelinde 854 milyon insan yetersiz besleniyor. Bu rakamlar sadece sayılardan ibaret değil. Arkasında, toplumsal çöküşler, bireysel trajediler ve gelecekte daha büyük krizlere işaret eden sinyaller yatıyor.

    Koronavirüs, savaşlar ve gıda krizi
    COVID-19 pandemisi ve Ukrayna-Rusya savaşı gibi global olaylar, dünya genelinde gıda güvenliğini ciddi şekilde tehdit etti. Pandeminin ilk yılında açlık çeken insan sayısı 118 milyon arttı ve bu, 2006'dan beri görülen en yüksek artış oldu. Öte yandan, Ukrayna savaşının tarımsal üretimi ve küresel gıda tedarik zincirlerini etkilemesi, gıda fiyatlarını hızla yükseltti.

    Gıda isyanı: Nüfus artışı ve kaynakların tükenişi
    Dünya nüfusunun büyüme hızı yavaşlamış olsa da mevcut büyüme oranı bile gıda kaynakları üzerinde ciddi bir yük oluşturuyor. 2050 yılına kadar dünya nüfusunun 10 milyara ulaşacağı ön görülüyor. Bu, gıda üretiminde büyük bir artış gerektiriyor. Ancak şu anki tarım sistemi bu ihtiyacı karşılamakta zorlanıyor. Daha da kötüsü, yüksek gelirli ülkelerdeki bireylerin tüketim alışkanlıkları, kaynak açısından yoğun ve çevreye zarar verici gıdalara yönelmiş durumda. Küresel gıda üretim sistemi, çevresel sınırlarımızı zorlayarak doğal kaynakların tükenmesine yol açıyor.

    Gıda israfı: Çözüm ellerimizde mi?
    Dünyada her yıl üretilen gıdanın üçte biri, yani yaklaşık 1.2 milyar ton israf ediliyor. Şok edici bir şekilde, açlıkla mücadele eden dünya bu kadar çok yiyeceği çöpe atıyor. Bugün yüksek gelirli ülkeler, hasat sonrası kayıplarını yüzde 50 oranında azaltabilirse, 63 milyon insanın yetersiz beslenme sorunu çözülebilir. Gıda israfını azaltmak, sadece açlığı gidermekle kalmaz, aynı zamanda küresel gıda güvenliğini artırmanın da en basit yollarından biri olarak öne çıkabilir.

    İklim değişikliği ve gıda güvenliği
    Gıda güvenliği yalnızca nüfus artışı ve israfla değil, aynı zamanda iklim değişikliğiyle de yakından bağlantılı. İklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı, hava kirliliği ve aşırı hava olayları gibi faktörlerle tarımsal üretimi doğrudan etkiliyor. Özellikle kuraklık, sel ve aşırı sıcaklar gibi olaylar, tarım ürünlerinin verimini düşürüyor ve gıda arzını tehdit ediyor. İklim değişikliğine ek olarak, yoğun tarım uygulamaları da ekosistemlere zarar veriyor. Gübre ve pestisit kullanımı, toprak verimliliğini düşürerek tarımsal üretimi olumsuz etkiliyor. Son 60 yılda, insan faaliyetleri sonucu tarıma elverişli arazilerin yüzde 35'i tahrip oldu. Bu durum, zaten sınırlı olan gıda üretim kapasitesini daha da daraltıyor.

    Gıda güvenliği tehlikeye girdiğinde ne olur?
    Küresel gıda güvenliği bozulduğunda, ilk ve en büyük etki açlık ve kıtlık olacaktır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde çocuklar, yetersiz beslenme nedeniyle bağışıklık sistemlerinin zayıflaması sonucu çeşitli hastalıklara karşı daha savunmasız hale gelirler. 5.7 milyon çocuk, dünya genelinde açlık nedeniyle ölüm tehlikesiyle karşı karşıya. Ekonomik anlamda ise, gıda kıtlığı üretimi durma noktasına getirip, gıda fiyatlarını yükseltecek, bu da hane gelirlerinde düşüşe, iş kayıplarına ve daha fazla yoksulluğa yol açacaktır. Ayrıca, bu tür krizler sosyal ve siyasi istikrarsızlıklara neden olabilir. Zengin ülkelerin gıda güvenliği için fakir ülkeleri sömürmesi, uluslararası gerilimleri daha da artırabilir.

    Çözüm: Gıda güvenliğini sağlamak için ne yapılmalı?
    Gıda güvenliği krizini aşmanın en önemli yolu, daha sürdürülebilir tarım uygulamaları ve yeni teknolojiler geliştirmektir. Aynı zamanda, daha iyi gıda dağıtım sistemleri kurarak, ihtiyaç duyulan bölgelerdeki açlığı hafifletmek gerekir. Politika seviyesinde ise, gıda fiyatlarının düzenlenmesi, kaynak tahsisinin iyileştirilmesi ve tarım arazilerinin daha verimli kullanımı gibi önlemler alınmalıdır. Avrupa Birliği, Ukrayna savaşından sonra artan gıda fiyatlarıyla mücadele etmek için 1.65 milyar dolarlık bir fon ayırdı. Bu fon, çiftçilere destek olmak ve 4 milyon hektarlık nadas arazisini ekime kazandırmak amacıyla kullanılacak.

    Uluslararası iş birliği ve güçlü politikalar şart
    Dünya Gıda Günü, sadece açlık çeken insanları hatırlatmakla kalmıyor, aynı zamanda dünya genelinde gıda güvenliğinin sürdürülebilir hale getirilmesi için acilen harekete geçilmesi gerektiğini de gösteriyor. Küresel gıda sistemini dönüştürmek, herkesin temel gıda ihtiyaçlarını karşılayarak, ekolojik sınırları aşmadan sürdürülebilir bir gelecek yaratmamıza yardımcı olabilir. Gıda israfını azaltmak, daha sürdürülebilir tarım yöntemlerine geçmek ve adil bir gıda dağıtımı sağlamak, geleceğimizin anahtarıdır. Her bireyin rolü büyü ancak uluslararası iş birliği ve güçlü politikalar olmadan kalıcı bir çözüm mümkün değil.

    Unutmayalım, gıdaya erişim bir ayrıcalık değil, temel bir insan hakkı.

    Kaynaklar:

    The Economist Global Food Security Index (2022)
    Our World in Data
    Earth.org

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu